Ara

Hz. Safiyye Binti Abdulmuttalib (r.anhâ)

   Nurgül Dere   Fasîh ve şair bir hatun idi. Söz, iş (kavl-ü fiil), soy sop, şeref ve haysiyet bakımından bütün Araplar arasında hususi bir imtiyazı vardı. İmam Suyûtî   İlk Müslümanlardan olan Hz. Safiyye akrabalık bağları açısından çok şerefli bir konumda idi. O, Hz. Peygamberin (sav) halası, yine Peygamberimizin babası Abdullah’ın ve şehitler seyyidi Hz. Hamza’nın kız kardeşi ve Rasûlullah’ın “Havârim” diye adlandırdığı Aşere-i Mübeşşere’den Zübeyr b. Avvam’ın da annesi idi. Bunların yanında Müslüman kadınlar arasında ilk gazveye çıkan da Hz. Safiyye’dir.   Cesaretin sembolü, zeki, aynı zamanda da edebî yönü olan bir hanımefendi idi. Kendisine ait olan şiirleri onun fasîh bir dile sahip olduğunu göstermektedir.[1]   Hz. Safiyye (r.anhâ), Uhud savaşına katılmış ve Müslümanlar kısmî bir yenilgiye uğrayıp kaçmaya başlayınca mızrağıyla yüzlerine vurarak onları geri çevirmeye ve yüreklendirmeye çalışarak şunları söylemiştir: “Siz ne biçim insanlarsınız, Rasûlullah’ı bırakıp da nereye kaçarsınız?”   Uhud savaşında kardeşi Hz. Hamza’nın şehit olduğu ve organlarının parçalara ayrıldığı haberini alınca: “Kardeşimin organlarının koparıldığı haberini aldım. Bunlar Allah yolunda olmuştur. O, bu olanlarla bizi memnun etmiştir. İnşaallah sabredip sevabını Allah’tan bekleyeceğim” diyerek olgun ve metanetli bir davranış sergilemiştir.   Müslüman kadınlara kahramanlıkta örnek olan Hz. Safiyye (r.anhâ) Cennet ile müjdelenen nâdir hanım sahabîlerdendir. Rasûlullah (sav) halası hakkında: “Cennet’in ihtiyar kadınları” anlamında “Acâizü’l-Cenne” buyurmuşlardır.   İlk evliliğini Ebû Süfyan ibni Harb’in kardeşi Hâris bin Hârb bin Umeyye ile yapmıştır. el-Hâris’in vefatından sonra ise Hz. Hatîce Validemizin kardeşi Avvam bin Huveylid bin Esed’le evlenmiştir. Bu evlilikten de Zübeyr, Saib ve Abdul-ka’be dünyaya gelmiştir.   MÜSLÜMAN KADINLARIN KAHRAMANI Safiyye (r.anhâ), Peygamberimizin şâiri Hassan b. Sâbit’in kalesine sığındıkları anda başlarından geçen bir hadiseyi şöyle nakletmiştir: “Hassan, biz kadınların ve çocukların yanındaydı. Yahudilerden biri, kalenin çevresinde dolaşmaya başlamıştı. O sırada Kureyzaoğulları Yahudileri de, Allah Rasûlü’ne karşı harp açmış, Rasûlullah ile olan irtibatlarını kesmişlerdi. Bu nedenle bize saldırdıkları takdirde, bizleri savunacak kimse yoktu. Rasûl-ü Ekrem (sav) ile Müslümanlar da, düşmanlarıyla göğüs göğse çarpışmakta idiler ve onları bırakıp da yanımıza gelmeleri, o an için mümkün değildi. Derken, birisi yanımıza çıkageldi. Dedim ki: “Bak Hassan, gördüğün gibi, şu Yahudi kalenin çevresinde dolaşıyor. Vallahi o, bizim durumumuzu öğrendiğinde gidip Yahudilere söylemeyeceğinden emin değilim. Rasûlullah ile ashâbı düşmanla meşguller, haydi aşağı iniver de onu öldür” dedim. Hassan: “Allah iyiliğini versin Abdulmuttalib kızı! Vallahi sen bu işi benden daha iyi becerirsin, benim elimden gelmez” dedi.”   Hz. Hassan’ın yahudiyi öldüremeyeceğini söylemesinin sebebi; o sıralarda hasta olmasındandır. Kendisine bir hastalık isabet etmiş, bunun ardından korkuya tutulmuştur. Bu yüzden savaşa katılmamış, kalede kadınların ve çocukların başında durması istenmiştir. Nitekim Hz. Hassan’ın Hz. Safiyye’ye verdiği cevap: “Ben bir işe yarayacak halde olsam esasen burada kalmaz, burada bırakılmazdım” olmuştur.   Hz. Safiyye şöyle devam eder: “O böyle söyleyince hemen belimi bağladım, elime de bir mertek aldım, kaleden aşağı indim, merteği adama vurup adamı öldürdüm; işimi bitirince de kaleye döndüm.”   EDEBÎ YÖNÜ Peygamberimizin (sav) vefatını duyunca şu beyitleri söylemiştir. Rûhum perişan oldu, Malı yağmalanmış bir kimse gibi kederimden gece uyuyamadım. Keşke ölümü ben tatsaydım! *** Senden sonra bazı haberler ve karışık sözler oldu. Eğer o haber ve sözlere şahit olmasaydım konuşmalar çok olmazdı. Allah’ın Rasûlünü kaybettik, çünkü onun gitme vakti geldi. Ey göz! Gözyaşlarını dökmekte cömert davran. ***   Yâ Rasûlallah! Görüyorum ki Hasan’ı yetim bıraktın. Bugün o; ağlayarak, ağlatarak dedesini çağırıyor. Anam, teyzem, halam, canım, yakın ve uzak bütün yakınlarım, Allah Rasûlüne kurban olsunlar. Sabrettin, risâletini hakkıyla tebliğ ettin. Dini apaçık, en sağlam ve berrak bir şekilde bırakıp âhirete göçtün. ***   Bu cesur yürekli İslâm kahramanı kadın hicretin 20. yılında mü’minlerin emiri Hz. Ömer’in halîfeliği sıralarında 73 yaşında vefat etmiştir. Bâkî’de Muğire bin Şu’be’nin evinin avlusuna defnedilmiştir.   FAYDALANILAN KAYNAKLAR Abdulaziz Şennavî, Sahabe Hayatından Tablolar (Hanım Sahabeler), trc. Tâceddin Uzun, Uysal Kitabevi, Ankara, 1991, III. Ahmed Nedvî ve Said Sahib Ensarî, Asr-ı Saadet, trc. Ali Genceli, Şâmil Yayınevi, İstanbul, 1985, I. H. Mehmed Zihni Efendi, Meşâhîru’n-Nisâ, sdl. Bedreddin Çetiner, Şâmil Yayınevi, İstanbul, 1982, I. M. Yusuf Kandehlevî, Hayatu’s-Sahabe Muhtasar, hzl. Ömer Lütfi Erdal, Işık Yayınları, İstanbul, 2006, II. Mevlanâ Niyaz, Kadın Sahabiler, trc. Ali Genceli, Toker Yayınları, İstanbul, 1971. Nurgül Dere, Hanım Sahabîler, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2012. Zekeriya Kandehlevî, Fezâil-i Âmâl, trc. Yusuf Karaca, Risale, İstanbul, 2009.       [1] Hz. Safiyye’nin vecizeli sözleri ve şiirlerini Kayıhan Yayınları’ndan çıkan “Hanım Sahabîler” adlı eserimizde bulabilirsiniz…

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak