Ara

Hz. Peygamber’e (sav) İtâat

Prof. Dr. Yaşar Kandemir  Allâh’a inanan ve itâat eden bir müslüman, Resûlullâh’a da inanmak ve itâat etmek zorunda olduğu halde, bazı akl-ı evveller, Peygamber’e itâat meselesine böyle bakmıyorlar. Kendisine itâat edilmesi gerekenin sadece Allah olduğunu söylüyorlar. Âyetlerde geçen Peygamber’e (sav) itâat emrinin, O’nun getirdiği dînî, Kur’ân’ı kabul etmek olduğunu ileri sürüyorlar. Peygamber aleyhisselâm’ın, Kur’ân’da olan emir ve yasakların dışında yeni bir hüküm getiremeyeceğini iddia ediyorlar. Peygamber’e itâatin, sağlığında kendisine, vefatından sonra da sünnetine uymak olduğunu belirten ve bu itâatin aynı zamanda Kur’ân’ın temas etmediği konularda Resûlullâh’ın ortaya koyduğu esasları kabul etmek anlamına geldiğini söyleyen İslâm âlimlerine karşı çıkıyorlar. Diğer bir ifâdeyle, hadîs-i şerîfleri tamamen devre dışı bırakıyorlar.   Bu makalemizde, Allah Teâlâ’nın Peygamber’e itâat konusundaki bazı emirlerini, sûrelerin sırasına göre okuyacağız.   Bu yazının, bulundukları yerlerde Resûlullah sevgisini gönüllere fidelemeye gayret eden, onun sünnetinin ve hadislerinin vazgeçilmezliğini anlatmaya çalışan kardeşlerime faydalı olacağına inanıyorum. Sûret-i Hak’tan görünerek, “bize Kur’ân yeter” diyenlere bu 32 âyeti göstermeliyiz. Bu kadar sûrede, bu kadar defa Allah Teâlâ’nın Rasûlü’nü kendi adıyla birlikte anmasının ve kendisiyle birlikte ona da itâat edilmesini emretmesinin, hatta bazan sadece Resûlü’nden bahsederek ona itâat edilmesini buyurmasının elbette bir mânâsı olmalıdır, diyerek herkesi bu âyetler üzerinde düşünmeye dâvet etmeliyiz.   Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’inde Şöyle Buyuruyor: 1. “(Resûlüm!) De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarımızı bağışlasın.” (Âl-i İmrân, 31.) 2. “De ki: Allâh’a ve Rasûlü’ne itâat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.” (Âl-i İmrân, 32.) Birbiri ardından gelen bu iki âyette, önce Allah sevgisinden bahsediliyor ve bu sevginin itâati gerekli kılacağı hatırlatılarak Allâh’a ve Peygamber’e uyup itâat etmenin vazgeçilmezliği belirtiliyor. 3. “Allâh’a ve Rasûlü’ne itâat edin ki rahmete kavuşturulasınız.” (Âl-i İmrân, 132.) 4. “Kim Allâh’a ve Peygamberi’ne itâat ederse, onu, içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada sûresiz kalmak üzere; işte büyük kurtuluş budur.” (Nisâ, 13.) 5. “Ey îmân edenler! Allâh’a itâat edin. Peygamber’e ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de itâat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allâh’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız, onu Allâh’a ve Rasûlü’ne götürün. (Onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisâ, 59.) 6. “Hayır, Rabbine yemin ederim ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kabul edip sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan onu kabullenmedikçe, îmân etmiş olmazlar.” (Nisâ,  65.) 7. “Kim Allâh’a ve Rasûl’e itâat ederse, işte onlar, Allâh’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîklar, şehidler ve sâlih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” (Nisâ, 69.) 8. “Kim Rasûl’e itâat ederse Allâh’a itâat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik.” (Nisâ, 80.) 9. “Allâh’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesindiye sana Kitab’ı hak ile indirdik; hainlerden taraf olma!” (Nisâ, 105.) Bu âyet-i kerîme, Peygamber Efendimiz’in (sav) verdiği hükümlerin ilâhî vahyin kontrolünde olduğunu göstermektedir.
  1.  “Allâh’a itâat edin. Rasûl’e de itâat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer (itâatten) yüz çevirirseniz, bilin ki Rasûlümüzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir.” (Mâide, 92.)
11. “Siz gerçek mü’minler iseniz Allâh’tan korkun, aranızı düzeltin, Allâh’a ve Rasûl’üne itâat edin.” (Enfâl, 1.) 12. “Ey îmân edenler! Allâh’a ve Rasûlü’ne itâat edin; işittiğiniz halde O’ndan yüz çevirmeyin.” (Enfâl, 20.) 13. “Ey îmân edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allâh’a ve Rasûlü’ne uyun.” (Enfâl, 24.)
  1.  “Allâh’a ve Rasûlü’ne itâat edin: birbirinizle çekişmeyin.” (Enfâl, 46.)
15. “Mü’min erkeklerle mü’min kadınlar birbirlerinin yardımcılarıdır. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar; namazı kılar, zekâtı verirler; Allâh’a ve Rasûlü’ne itâat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir.” (Tevbe, 71.) 16. “(Bazı insanlar:) “Allâh’a ve Peygamber’e inandık ve itâat ettik” diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir kısmı yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir.” (Nûr, 47.) Bu âyet-i kerîme, sadece diliyle “Allâh’a ve Peygamber’e inandım” demenin yeterli olmadığını ifâde etmektir. Mü’min olabilmek için her şeyden önce gönlüyle îmân etmek, ibâdeti ve yaşayışıyla inandığını ispat etmek ve her mes’elede Allâh’ın ve Rasûlü’nün hükmüne gönül hoşluğu ile razı olmaktır. 17. “Aralarında hüküm vermesi için Allâh’a ve Rasûlü’ne davet edildiklerinde, mü’minlerin sözü ancak “işittik ve itâat ettik” demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” (Nûr, 51.) 18. “Her kim Allâh’a ve Rasûlü’ne itâat eder, Allâh’tan korkar ve O’na karşı gelmekten saygı ile sakınırsa, işte kurtuluşa erenler bunlardır.” (Nûr, 52.) 19. “De ki: Allâh’a itâat edin; Peygamber’e de itâat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber’in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itâat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber’e düşen, sadece açık seçik duyurmaktır.” (Nûr, 54.) 20. “Namaz kılın; zekât verin; Peygamber’e itâat edin ki merhamet göresiniz.” (Nûr, 56.) 21. “(Ey mü’minler!), Peygamber’i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın… Artık Peygamberin emrine karşı koyanlar, başlarına bir fitne gelmesinden veya kendilerine korkunç bir azabın isabet etmesinden kaçınsınlar!” (Nûr, 63.) 22. “Yemin ederim ki, sizin için, Allâh’ın huzuruna çıkmayı umanlar, âhiret gününe inananlar ve Allâh’ı çok çok ananlar için Allâh’ın Rasûlü güzel bir örnektir.” (Ahzâb, 21.) Bu âyet-i kerîme, Hz. Peygamber’in hem sözleriyle hem de fiil ve hareketleriyle bize delil ve örnek olduğunu, kendisine uymanın ve itâat etmenin kaçınılmazlığını açıkça ortaya koymaktadır.
  1.  “Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasûlü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzâb, 36.)
  2.  “Kim Allâh’a ve Rasûlü’ne itâat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzâb, 71.)
25. “Ey îmân edenler! Allâh’a itâat edin, Peygamber’e de itâat edin ve yaptıklarınızı (amellerinizi) boşa çıkarmayın.” (Muhammed, 33.) 26. “Kim Allâh’a ve Peygamber’ine itâat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Kim de yüz çevirirse, onu acı bir azâb ile cezalandıracaktır.” (Fetih, 17.) 27. “Ey îmân edenler! Allâh’ın Rasûlü’nün önüne geçmeyin. Allâh’tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.” (Hucurât, 1.) Allâh’ın ve Rasûlü’nün önüne geçmemek demek, söylenen söz, yapılan iş ve çıkarılan hükümlerde Hz. Peygamber’e aykırı davranmamak, ona karşı saygılı olmak ve ona uyup itâat etmek demektir. 28. “Ey îmân edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinden fazla yükseltmeyin ve birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi, ona yüksek sesle hitap etmeyin ki, farkına varmadan amelleriniz değerini kaybetmesin.” (Hucurât, 2.) 29. “Eğer Allâh’a ve elçisine itâat ederseniz, Allah amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez.” (Hucurât, 14.)
  1.  “Allâh’a ve Peygamber’ine itâat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdârdır.” (Mücâdele, 13.)
  2.  “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan sakının.” (Haşr, 7.)
Bu âyet-i kerîme, Peygamber aleyhisselâm’a itâat konusundaki âyetlere açıklık getirmekte, ona itâatin bir sınırı bulunmadığını belirtmekte ve Rasûlullâh’ın buyurduğu her şeyi “başım gözüm üstüne” diyerek yapmaya mecbur olduğumuzu ve bunu Allah Teâlâ’nın emrettiğini hiçbir itiraza yer bırakmayacak şekilde açıkça ortaya koymaktadır. 32. “Allâh’a itâat edin, Rasûlü’ne de itâat edin; yüz çevirirseniz, bilin ki, Rasûlümüzün görevi sadece apaçık bir tebliğdir.” (Tegâbun, 12.) Demek oluyor ki, Resûl-i Zîşân’a itâat etmeyen kimse Allâh’a itâat etmemiş olur. Allâh’ın Kitabı’na sarılmak nasıl bir görevse, Rasûl-i Kibriya’nın sünnetine sarılmak da öyle bir görevdir. Bunun böyle olduğunu kabul edip etmemek, yukarıdaki âyetlerde belirtildiği üzere, herkesin kendi bileceği iştir. Allâh’a ve Rasûlullah’a itâati emreden bu âyetlerin gönlümüzdeki îmânı ve itâat duygusunu iyice perçinlemesini niyâz eder, hepinizi Allâh’a emanet ederim, sevgili kardeşlerim.  

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak