Ara

Hz. Esmâ Binti Umeys (r.anhâ)

Nurgül Dere   “İnsanların hicreti tek iken senin hicretin ikidir.” Hz. Muhammed (sav) İlk Müslümanlardan olan Hz. Esmâ (r.anhâ), Peygamberimiz’in (sav) “mü’min kız kardeşler” şeklinde övgüsüne mazhar olmuştur. Zira 9 veya başka bir rivâyete göre 10 kız kardeş oldukları bilgisi tarih kitaplarında geçer. En meşhur kardeşleri de mü’minlerin annesi Hz. Meymûne Peygamberimizin hanımı, Ümmü Fadl Hz. Abbas’ın ve Selma Binti Umeys de Hz. Hamza’nın hanımları idiler. Bu sebepten Hz. Esmâ’nın enişte yönünden herkesten şerefli olduğu söylenegelmiştir. Hz. Esmâ, metaneti ve güçlü duruşuyla pek çok insana örnek teşkil etmiştir. Buna örnek olarak el-İsabe’de şöyle bir vakıa geçmektedir: “Oğlu Muhammed’in Mısır’da öldürüldüğü haberi kendisine ulaşınca evinin mescidinde ikamet etmeye başladı ve öfkesini yuttu. Öyle ki göğsünden kan gelmeye başladı.” Evet, Esmâ (r.anhâ) oğlu vefat ettiğinde asla taşkınlık yapmamış ve kendini ibâdete vermişti… İslâm’ın ilk yayıldığı sıralarda Müslüman olan Hz. Esmâ tıpkı diğer mü’minler gibi pek çok sıkıntı çekmişti. Zira bu yeni din, Mekkeli müşrikler tarafından kabul görmemişti. Müşrikler Müslümanlara dünyayı dar etmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Peygamberimiz ve ashâbı, bu tacizlere maruz kalmamak için toplantılarını Safa tepesinde bulunan İbni Erkam’ın evinde yapıyorlardı. Ama bu yeterli değildi ve çözüm olarak da Rasûlullah (sav) bir kısım mü’minlere Habeşistan’a hicret etmelerini tavsiye etti. Habeşistan’a iki hicret kafilesi gitmiştir. Hz. Esmâ ve eşi Hz. Cafer de ikinci kafilede yer almışlardır. Hatta mübarek çiftin üç çocuğu Muhammed, Abdullah ve Avn Habeşistan’da dünyaya gelmiştir. Birkaç sene sonra Hicrî yedinci yılda Medine’ye hicret ederler. Bu Hayber’in fethiyle aynı zamana denk gelir. Peygamberimiz bunun için: “Bilmem bu iki şeyden hangisi ile sevineyim? Feth-i Hayber’e mi, yoksa Cafer’in gelişine mi?” buyurmuştur. Hz. Cafer (ra) hicrî sekizinci yılda Mute savaşında şehit düşer. Bu haberi Peygamberimiz (sav) Esmâ’ya bizzat kendisi bildirir. Acı haberi duyan Esmâ feryat kopararak ağlamaya başlar. Bunun üzerine Efendimiz (sav) şöyle buyurur: “Ey Esma! Ağzından uygunsuz ve kaba bir söz kaçırma ve göğsünü de dövme!”   Sonra Efendimiz, evine dönerek: “Cafer ailesi için yemek yapmayı ihmal etmeyiniz” demiştir. Üç gün boyunca Hz. Cafer’in ev halkına yemek verilmiştir. İslâm tarihinde ölü evine yemek verilmesi ilk kez o zaman gerçekleşmiştir.   Rasûlullah (sav), dul kalan Esmâ Binti Umeys’i Huneyn gazvesi sıralarında, hicri 8. yılda Hz. Cafer’in şehâdetinden 6 ay kadar sonra Hz. Ebû Bekir ile evlendirir. Bu evlilikten Muhammed İbn Ebi Bekr dünyaya gelir.   Hz. Ebû Bekir’in hicretin 13. yılında vefat etmesi üzerine dul kalan Esmâ binti Umeys, daha sonra Hz. Ali ile evlenmiştir. Hz. Ali ile evlendiğinde Ebû Bekir’den olan oğlu Muhammed üç yaşlarında idi. Muhammed, Hz. Ali’nin yanında yetişmiş ve O’nun terbiyesini almıştır. Esmâ binti Umeys’in bu evlilikten Yahya adında bir oğlu olmuştur.   Bir gün Hz. Cafer’in oğlu Muhammed İbni Cafer ile Hz. Ebû Bekir’in oğlu Muhammed İbni Ebû Bekir söz yarıştırıyorlardı. Birbirlerine: “Ben senden üstünüm. Çünkü benim babam senin babandan daha üstündü…” diye sözler söyleyip üstünlük yarışına girişmişlerdi. Bu sırada Hz. Ali (ra), Hz. Esmâ’ya: “Aralarında hükmünü ver” dedi. Hz. Esmâ (r.anhâ) Hz. Cafer’in oğluna: “Yavrum! Araplar arasında senin babandan daha iyi bir genç görmedim” dedi. Ebû Bekir’in oğluna dönerek: “Yavrum! Araplar arasında senin babandan daha olgun orta yaşta birisini görmedim” dedi.   Hz. Ali bunun üzerine: “Bize bir şey bırakmadın. Bundan başka bir şey söyleseydin, sana kızardım” dedi. Hz. Esmâ ise: “Vallahi sen o üç iyi kişinin en güzelisin” diyerek eşi Hz. Ali’nin gönlünü almıştır.   ***   Esmâ Binti Umeys (r.anhâ) ile Hz. Fâtımâ Validemizin arasında cenazelerin taşınması ve edebe dair çok güzel bir konuşma geçer, şöyle ki; cenazenin tabutta taşınması hakkında ilk malumatı veren Hz. Esmâ Binti Umeys’dir. Hz. Esmâ Habeşistan’da iken hıristiyanların cesedi nasıl taşıdıklarına şâhit olmuştur. Bunu daha sonra Hz. Fâtımâ (r.anhâ) Validemize de anlatmıştır. Bu uygulama ilk olarak Hz. Esmâ’nın tavsiyesi ve Hz. Fâtımâ’nın vasiyetiyle Hz. Fâtımâ’nın cenazesinden itibaren Müslümanlar arasında kullanılmaya başlanmıştır.   Hz. Fâtımâ dedi ki: “Ya Esmâ! Cenazelerin üzerine hani bir örtü örtüyorlar ya, işte o örtü, altındaki cenazenin bütün vücudunu gösteriyor, erkek mi kadın mı olduğu belli oluyor. Ben bu âdeti çok fena görüyorum ve hiç sevmiyorum.”   Esmâ şöyle dedi: “Ey Peygamber’in kızı Fâtımâ! Ben Hz. Ali’nin kardeşi, ilk kocam, Câfer Tayyar (ra) ile beraber önce hicret ettiğimiz Habeşistan’da iken oralılar, cenazelerini şimdi sana tarif edip göstereceğim gibi kaldırıyorlardı.”   Hz. Esmâ, budağından ve yaprağından soyulmuş, yaş, ne ince ve ne de kalın hurma dalları, sürgünleri istedi, getirdiler. Esmâ o dalları büküp büküp eğdi ve yay gibi yapıp uçlarını yere batırdı. Üzerine bir çarşaf attı ve örttü. Üzerine hasır örtülmüş muhacir arabaları gibi bir şey oldu.   Hz. Fâtımâ (r.anhâ) bunu görünce çok memnun oldu ve dedi ki: “Yâ Esmâ! İşte bu usûl pek güzel ve iyi imiş. Bak yâ Esmâ! Ben sana vasiyet ediyorum. Ben ölünce tabutumu aynen böyle yap.”   Peygamberimizden (sav) 60 hadis rivayet eden Esmâ binti Umeys (r.anhâ) hicretin kırkıncı yılında Hz. Ali’nin (ra) şehit edilmesinden kısa bir müddet sonra vefat etmiştir.   FAYDALANILAN KAYNAKLAR Abdulaziz Şennavî, Sahabe Hayatından Tablolar (Hanım Sahabeler), trc. Tâceddin Uzun, Uysal Kitabevi, Ankara, 1991. Hacı M. Cemal Öğüt, Gül’ün Gül’ü Fâtımâtü’z-Zehra, Mavi Yayıncılık, İstanbul, 2006. İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sîre, trc. M. Salih Arı, Çıra Yayınları, İstanbul, 2004. İbnu Hacer el-Askalânî, el-İsabe Seçkin Sahabeler, trc. Seyfullah Erdoğmuş, Sağlam Yayınevi, İstanbul, 2008. Niyaz, Mevlanâ, Kadın Sahabiler, trc. Ali Genceli, Toker Yayınları, İstanbul, 1971. Nurgül Dere, Hanım Sahabîler, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2012.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak