Ara

En Sevilen Öğretmen Hz. Muhammed’in (Sav) Gönülleri Fetheden Eğitim Metotları – 2

  En Sevilen Öğretmen Hz. Muhammed’in (Sav) Gönülleri Fetheden Eğitim Metotları – 2 Ali Erkan Kavaklı   Anlatacaklarını Zamana Yaydı, Tedric Kanununa Riâyet Etti Kâinatta tedrîcilik kuralı vardır. Her şey zaman içinde olgunlaşır. Bir fidan zaman içinde büyür, ağaç olur, meyve verir. Çocuk doğar, yavaş yavaş büyür, gelişir ve büyük insan olur. İnsan zihni yavaş yavaş bilgi ile okuma ile beş duyu yolu ile aldığı mesajlarla gelişir. Bilgi, zihni geliştirir. Dış dünyâdaki bu gelişmeler, insanın iç dünyâsı ve karakter oluşumu için de geçerlidir. Zihin ve ruh eğitiminde de zamana ihtiyâcımız vardır. Meselâ İslâm’ın ilk yıllarında namaz, sabah ve akşam olmak üzere iki vakit olarak emredildi.[1] Cenâb-ı Hakk, Müslümanları buna alıştırdıktan ve rûhen onları hazırladıktan sonra beş vakit namaz farz kılınmıştır.[2] İçki yasaklanırken de zamana yayma metodu kullanılmıştır. Önce içkinin zararının faydasından çok olduğu anlatılmış, sarhoşken namaz kılınmaması istenmiştir. Böylece namaz vakitlerinde içki içilmemesi emredilmiş, daha sonra da içki bütünüyle yasaklanmıştır. Hz. Peygamber (sav), eğitim ve öğretim sırasında zamana yaymaya dikkat etmiştir. Çocukların namaza ve oruca alıştırılması ile ilgili olarak şu tavsiye üzerinde düşünmeye değer: “Yedi yaşına geldiğinde çocuğa önce namazı öğretin. On yaşına geldiğinde namaz kılmayacak olursa gerekirse yaptırım uygulayın.”[3] Namaz gibi önemli ve güzel bir ibâdete çocukları alıştırmak için de onların yanında namaz kılmış, onlara evde namaz kıldırmış, onları alıp câmiye götürmüş ve onlara namazı sevdirmiştir. Örnekler Vererek Anlattı Örnekleme, en iyi eğitimmetotlarındanbiridir. Hikâyeler ve örnekler çocukların aklında daha iyi kalır. Bu sebeple Aziz Nebî (sav), meselâ namazın önemini güzel bir örnekle anlatmıştır: “Ne dersiniz, birinizin kapısı önünde bir akarsu olsa, sâhibi orada günde beş defa yıkansa kirinden bir şey bırakır mı? Orada bulunanlar: “Hayır, kir diye bir şey bırakmaz.” dediler. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz (sav): “Beş vakit namaz da işte böyledir. Onlarla Allah Teâlâ günahları siler.” buyurdu.[4] Öğretmek İçin Hikâyelerden Faydalandı Kur’ân-ı Kerîm’de konuları hikâyeler yoluyla anlatmaya dâir birçok örnek vardır. Peygamberlerin başından geçen olaylar ve târihî hâdiseler hikâye edilir. Kur’ân’daki en meşhur ve en güzel hikâyelerden biri Hz. Yûsuf’un hikâyesidir.  YûsufPeygamber’i (as), babası Yakup Peygamber (as) çok sever. Kardeşleri onu kıskanırlar. Avlanmak üzere kıra götürürler, onu öldürmeyi düşünürler, fakat büyük kardeşleri buna itiraz eder ve onu yol kenarındaki bir kuyuya atarlar. Yoldan geçen bir kervan kuyudan su çekerken Yûsuf‘u (as) bulur, çok güzel bir çocuk olduğu için çok sevinirler. Onu alıp Mısır’a götürür ve esir pazarında satarlar. Mısırlı ünlü bir vezir onu alır ve evlât edinir. Zamanla güzel çocuk büyür, serpilir. Vezirin hanımı ona âşık olur ve onunla birlikte olmak ister. Yûsuf (as) buna râzı olmaz. Kadın, isteğini yerine getirmemesi üzerine ona iftirâ eder ve onu hapse attırır. Yûsuf (as) yedi yıl hapis yatar ve orada arkadaşlarına dînî dersler verir. Bu sebeple hapishâneye “Medrese-i Yûsufiye” denir. Zamanla Yûsuf’un suçsuz olduğu anlaşılır ve hapisten çıkar. Mısır’a vezir olur. Anne ve babasını, kardeşlerini yanına getirtir. Hikâye son derece ayrıntılı ve güzel anlatılır. Kur’ân’daki en güzel hikâyelerden biri budur, bunun yanısıra Kur’ân’da birçok peygamberin kıssası anlatılmıştır. Sevgili Peygamberimiz (sav), geçmiş dönemlerde olan hâdiseleri de hikâye etmiş ve bu sûretle sahabe-i kirâma ders vermiştir. Ebû Hureyre(ra) şu hadîsi nakleder: “Bir köpek, susuzluktan neredeyse ölecek durumda bir kuyunun etrâfında dolaşıp duruyormuş. İsrâiloğullarından bir fâhişe, onu görünce hemen mestini çıkarıp başörtüsüne bağlamış ve bununla su çekip hayvanı sulamış. Bu sebeple günahları affedilmiştir.” “Bir kadın, bağlayarak ölüme terk ettiği bir hayvan sebebiyle cehenneme girmiştir. Onu hapsettiğinde ne bir şey yedirmiş ne su vermiş ne de yerlerdeki haşerelerden yemesine izin vermiş.”[5]  Hikâye ederek anlatılan bilgi, akılda daha kolay kalır ve geç unutulur. Çocuklarımıza dinî hikâyeleri okumalı, târihî olayları anlatmalı ve anlatmak istediğimiz birçok konuyu hikâye yoluyla vermeyi tercih etmeliyiz.  Çocukları Câmiye ve İlim Meclislerine Götürdü Yaparak ve yaşayarak öğrenme, en etkili öğrenme biçimidir. İnsan duyduğunu unutur, gördüğünü hatırlar, ama yaptığını öğrenir. Peygamber Efendimiz (sav), çocukları sık sık câmiye götürürdü. Orada gördüğü başka çocuklarla da ilgilenirdi. Küçük torunu Ümâme’yi omzuna alır, câmiye gelirdi. Câmideki cemaate namaz kıldırır, Ümâme orada beklerdi.[6] Namaz vakitlerinin yanı sıra Cuma ve Bayram namazlarında dahi Hz. Hasan ve Hüseyin câmiye gelir, Peygamberimizi arar, bulurlardı. Allah Resûlü (sav) onlara hoşgörülü davranırdı. Kimi zaman da Peygamberimiz (sav) torunlarını bizzat câmiye getirirdi. İbn Abbas (ra), Peygamberimiz ile birlikte bayram namazına gittiğini, orada namaz kıldığını ve Sevgili Peygamberimizin (sav) okuduğu hutbeyi dinlediğini anlatır.[7] Peygamberimizin (sav) Abdullah bin Ömer, Ebû Said el-Hudri gibi çocukları zamanın okulu olan Suffa’ya götürdüğü ve onların eğitim almasını sağladığı bilinmektedir. Suffa çocuk eğitimine cevap vermeyince Medîne’nin çeşitli mahallerinde hazırlık okulu diyebileceğimiz okullar yaptırdı. Çocuklara Sabırlı Olmayı Öğretti Hayatta hepimiz başarılı ve mutlu olmak isteriz. Ancak zaferler, sabır netîcesi elde edilir. Çalışmadan başarıya ulaşmak mümkün değildir. Üstelik dünyâ dünyâsıdır. Rahat ve mutluluk yeri değildir. İmtihân sırasında insan mutluluk aramaz. Ancak imtihân kazanırsa sevinir. Başarı merdivenlerine terleyerek ve zaman içinde tırmanabileceğimiz çocuklara anlatılmalıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hakk bize sabrı tavsiye eder ve sabır karşılığı cennete girileceğini müjdeler. “Sabırlarına karşılık cennet ve (giyecek olarak) ipek ihsân eder.(76/12) Peygamber Efendimiz (sav), sabreden zafere ulaşır, buyurur. Çocukları İşe Alıştırdı “İnsan için sadece çalıştığının karşılığı vardır.(53/39.) “Hiçkimse elinin emeğinden daha hayırlı bir şey yemiş olamaz.”[8] Çocukları hayâta hazırlamalı, onlara para kazanabilecekleri bir meslek ve bir sanat öğretmeliyiz. Sevgili Peygamberimiz (sav), Medine’ye geldiğinde aşağı yukarı 10 yaşlarında olan Hz. Enes’i yanına aldı. Onunla 10 yıl boyunca ilgilendi. Bu zaman içerisinde yapabileceği birtakım işleri ona gördürdü. Bunu yaparken de onu hiç azarlamadı. Hep güler yüzle işleri yapmasını sağladı.[9] Peygamberimiz (sav), çocuklara göre iş verirdi. Onlara yapabilecekleri şeyler söyler, ağır işleri onlara yaptırmazdı. Hayber Kalesi’nin fethi sırasında yol boyunca Enes (ra) Peygamberimize yardımcı oldu. Yolda konakladıkları vakit ufak-tefek işlerde Enes (ra) Peygamberimize yardım etti.[10] Bu şekilde iş yapmayı öğrenen çocuklar hem kendi becerilerini geliştirir hem başkalarına yardım etmeye alışır. Çocuklara fırsat vermek, yeteneklerini geliştirmelerine imkân tanımak gerekir. Yumuşak ve Hoşgörülü Davrandı Çocuk terbiyesinin temeli; sevgi, şefkât ve hoşgörüdür. Çocukların yanlış yapması gâyet doğaldır. Büyükler bile hatâ yapmaktadır. Kur’ân’da geçen bir ifâde oldukça ilginçtir. Yüce Allah, Hz. Mûsâ ve Hz. Hârûn’u(asm) gerçekleri anlatmaları için Firavun’a gönderir ve ona şöyle tebliğde bulunmalarını emreder: “Firavun’a gidin, doğrusu o azmıştır. Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar.”(20/43-44) Halîfe Memun, kendisine sert bir dille vaaz veren ve onu eleştiren bir hocaya şöyle çıkışmış: “Be adam, yumuşak ol. Allah senden hayırlı olan Hz. Mûsâ’yı benden hayırsız Firavun’a gönderdiği hâlde yumuşak olmasını emrederek, olur ki nasihat dinler yahut korkar, dedi.”[11] Sertlik ve dayak sevgiyi yok eder. Çocuğu ikiyüzlülüğe ve yalana sevkeder. Hattâ ileri yaşlarda çocuklar evden kaçabilir. Sertlik, psikolojik bozukluklara yol açar, çocukların saf ve temiz yüreğini kin ve düşmanlık duygularıyla doldurur. Başkalarına eziyet eden sadist ruhlu çocuklar, şiddet ve dayakla büyütülen çocuklardır. Kur’ân kurslarında dayakla Kur’ân okutulan ve namaz kıldırılan çocukların, kursu terk ettikten sonra namazı bıraktığını ve Kur’ân okumayı terkettiğini çok gördüm. Peygamberimiz (sav) hiçbir çocuğu dövmediği gibi, dayak ve şiddeti hiçbir şekilde eğitim metodu olarak tavsiye etmemiştir. Dayak ve şiddet başarıyı artırmadığı gibi, aksine çocuğun şiddet uygulayan öğretmen, anne ve babadan uzaklaşmasına yol açmaktadır. Şiddet uygulayan eğitimci sevilmemekte ve onun çocuklar üzerindeki etkisi azalmaktadır. Eğitimci sevdirmek, nefret ettirmemek, kolaylaştırmak zorundadır. Peygamberimiz (sav) bize sevdirmeyi ve kolaylaştırmayı tavsiye etmektedir. CÂMİYİ KİRLETEN BEDEVÎYE HOŞGÖRÜ Ebû Hüreyre(ra) anlatıyor: Bedevînin biri Peygamberimizin mescidinin içinde küçük abdestini bozdu. Mescitte bulunanlar kızdılar, bağrıştılar, yerlerinden kalkıp adamın üzerine yürümeye başladılar. Nerdeyse adamı döveceklerdi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav) onlara şu emri verdi: “Onu bırakın. İdrarını yaptığı yere bir kova su dökün ve temizleyin. Sizler kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz, zorlaştırıcı olarak değil.”[12]                Hz. Aişe (ra), Peygamberimizin(sav) şöyle dediğini nakleder:                “Şüphesiz ki Allah çok hoşgörülü ve yumuşaktır. Her işte yumuşaklığı sever.”                “Yumuşaklık ve hoşgörü nerede bulunursa mutlaka onu süsler. Nereden koparılıp atılırsa mutlaka onu çirkinleştirir.” Cerir bin Abdullah (ra) rivâyet ediyor:                “Yumuşaklık ve şefkatten mahrum olan, bütün hayırlardan mahrumdur.”[13]  Anlattıklarının Zihinlere Yerleşmesi İçin Sözlerini Tekrarladı Eğitimde önemli konuların altını çizmek ve onları tekrarlamak önemli bir öğretim metodudur. Çocuk, tekrarlanan şeylerin önemli olduğunu sezer. Bilgileri zihne yerleştirmek için sıkça tekrâr ederiz. Tekrar sâyesinde bilgiler kısa süreli hâfızadan uzun süreli hâfızaya aktarılır ve zihne iyice yerleşir. Bu sebeple Peygamberimiz (sav), ashâba yeni bilgiler öğretirken üç defâ tekrarlamış ve önemli hususların zihinlere yerleşmesi için çalışmıştır. Ayrıca dinleyicilerin anlama kapasitesine göre de zaman zaman tekrar yapmak gerekir. Bâzı dinleyici anlatılanı bir kere dinleyince anlar, bâzıları için tekrarlamak gerekir. Hz. Aişe (ra) annemiz, Sevgili Peygamberimiz’in (sav) konuşma biçimini şöyle anlatır: “Peygamber Efendimiz (sav), sizin peşpeşe konuştuğunuz gibi konuşmazdı. O öyle düzenli ve ağır konuşurdu ki saymak isteyen kimse kelimeleri sayabilirdi.” Enes (ra) der ki: “Allâh’ın Elçisi(sav) bir cümle söylediği zaman, anlaşılıncaya kadar onu bâzen üç defa tekrarlardı. Bir topluluğa uğradığı zaman onlara selâm verirdi. Konuştuğu zaman ne az ne de çok konuşurdu. Konuşurken ara yere lüzumsuz kelime koyarak sözü uzatmaz, daha iyi konuşma külfetine girmekten hoşlanmazdı.”[14]     [1] Hud, 114; Taha, 12. [2] Bakara 238; Kurtûbî, el-Camiil-Ahkami’l-Kur’an, 3.cilt, s. 210. [3] Tirmizi, salat, 299. [4] Buhari, Mevakit, 6. [5] Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed ve Öğretim Metotları, s.153. [6] Buhari, Salat, 156. [7] Buhari, İdeyn, 16; P. E.Çocuklara Davranışları, s.122.   [8] Buhari, Buyu,15. [9] Buhari, Nikah, 17; P. E. Çocuklara Davranışları, 129. [10] Buhari, Cihat, 74; P. E. Çocuklara Davranışları, 130. [11] Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye, s.275. [12] Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi, 1/165. [13] İslâm’da Aile Eğitimi, s.346. [14] İslâm’da Aile Eğitimi, s. 482-483.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak