Ara

Aynayı Değil, Kendini Değiştir

Aynayı Değil, Kendini Değiştir
Eşinde gördüğün negatifler senin olabilir. Zîrâ insan insanın aynasıdır. “Şu tarafını hiç sevmiyorum!..” dediğiniz özelliğin, yüksek dozda sizde olduğunu biraz dikkat ederseniz görürsünüz. Aslında eşiniz size sizi gösteriyor. Aynadaki görüntünüzü değiştirmenin yolu aynayı değil, kendimizi değiştirmektir. Türkiye’de yapılan istatistiksel bir çalışmada, gerçekleşen birinci boşanmalarda oran yüzde beş civârında iken, boşanıp ikinci kez evlenenlerin tekrar boşanma oranı yüzde on iki civârındadır. Üçüncü ve dördüncü evliliklerde bu boşanma oranı hep yükselir. Ancak beşinci ve sonrasındaki evliliklerde, bu oran tekrar beş civârına düşer. Bu durumu şöyle okuyorum âcizâne: İlk evliliklerde kişi hep aynaya saldırdı ve aynayı değiştirdi. Fakat hiçbir şey değişmedi. Zîrâ değişmesi gereken aynalar değil, kişinin kendisiydi. Ne zaman ki kendisine odaklandı, boşanma oranı düşmeye başladı. Bir başka örnek üzerinden ve daha farklı bir açıdan bu resmi paylaşmak istiyorum. Halsizlik, baygınlık, bitkinlik şikâyeti ile doktora, dâhiliye uzmanına gittiniz. Kan tahlili istedi sizden doktorunuz. Hemen gidip verdiniz kanınızı laboratuvara ve tahlil sonuçlarını alarak doktorunuza geldiniz. Tahlil sonuçlarını gözden geçiren doktorunuz, kafasını kaldırdı ve size “sonuçlar çok kötü” diyerek başladı konuşmaya: “Kolesterol yüksek, hemoglobin çok yüksek, lökosit düşük, açlık kan şekeri çok çok düşük,..” diye devâm etti. Siz “Bu ne biçim tahlil kardeşim, bu sonuçları ben kabûl etmiyorum!..” diyerek çıkıp başka bir hastaneye gitseniz ve tekrar kan tahlili istense, bir şey değiştirmiş olur musunuz? Aynı tahlil sonuçları ile bir kez daha yüzleşmekten başka elinize ne geçebilir?!. Elli tâne hastane değiştirseniz de kan değerlerinizde bir şey değişmeyecektir. Yapmanız gereken tek şey vardır ve o da kan değerlerinizin bulunduğu seviyeyi kabûl etmek ve onları normal değerlere çekmek için çaba sarf etmektir. Bunun için de yeme içmenizde değişiklik yapmaktan tutun, ilaç kullanmaya kadar birçok yollar vardır. Bunları bir hekim rehberliğinde yapmanız gerektiğini az daha unutuyordum. Aynen öyle de eşimiz ile yaşadığımız bir olay; bizim ruh değerlerimizin yâni öfkemizin, kıskançlığımızın, nefretimizin, cimriliğimizin, hasedimizin yüksekliğini ortaya çıkarabilir. “Beni çıldırtacaksın, delirteceksin!..” deyip eşinizin üzerine gitmeniz veya boşanıp başka biri ile evlenmeniz hiçbir şey değiştirmeyecektir. Zîrâ sorun sizin ruh değerlerinizde. Kısacası sorun, çıldırtanda değil çıldıranda; delirtende değil, delirendedir. On kez dahi boşanıp yeniden evlenseniz, yine bir şey değişmeyecektir. Her gelen eş, tıpkı bir doktor gibi sizi ruh değerleriniz ile bir kere daha yüzleştirecektir. Çoğu kişinin, çocukluğunda yaşadığı travmalar sonucunda ruh değerleri bozulur. Bozulan ruh değerlerinizi yeniden normal seviyeye indirmeden, sorunlara doğru yöntemler ile yaklaşmanız ve sağlıklı çözümler getirmeniz neredeyse imkânsızdır. Bunun için de bir uzman rehberliğinde ruhsal ve zihinsel ayarlarınıza dönmeye odaklanmanız gerekmektedir. Sorunun kendimizde olduğunu kabûl etmemek de bir sorundur. Belki de en büyük sorundur. Zîrâ “sorunun kaynağı benim” diyen kişi, çözüme çok yaklaşır. Ferhat Aslan Âile Danışmanı ve Psikoterapist

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak