Ara

Zamânı Zikirle Anlamlandırmak

Zamânı Zikirle Anlamlandırmak

Zamânı Zikirle Anlamlandırmak

Prof. Dr. Ali Çelik

“Zaman” kavramı, mânâ ve muhtevâ îtibâriyle Kur’ân’ın ve Sünnet’in üzerinde önemle durduğu, mü’minleri bu konuda uyardığı, teşvîk ettiği bir kavramdır. “Dehr”, “vakt” ve “ân” gibi kavramlarla da ifâde edilen “zaman” kavramı, Yüce Rabbimizin (cc) insanoğluna verdiği nîmetlerin en başında yer alır. Şu dünyâ nîmetleri arasında, yitirilince telâfîsi mümkün olmayan, aslâ geri getirilemeyen bir nîmettir. İnsan, hayâtı “zaman” ve “vakit” ölçüsü ile anlamaktadır. Allah Teâlâ Hazretleri Kur’ân-ı Kerîm’de, bâzen doğrudan “zamân”ın kendisine1 bâzen de zamâna işâret eden “zaman dilimleri”ne (Duhâ2, Leyl3, Fecr4 gibi) yemîn ederek bu kavramın ifâde ettiği anlam zenginliğine dikkat çekmiştir. Peygamber Efendimiz (sav) de birçok hadislerinde zaman kavramının öneminden bahsetmiş ve mü’minleri bu konuda uyanık olmaya çağırmıştır: “İki nîmet vardır ki insanların çoğu onları değerlendirme husûsunda aldanmıştır: Sağlık ve boş vakit.” 5 “Beş şey gelmeden önce beş şeyin değerini iyi bil; ölümden önce hayâtın, meşgûliyetten önce boş zamânın, yokluktan önce varlığın, ihtiyarlıktan önce gençliğin ve hastalıktan önce sağlığın.”6 Medeniyet târihi yorumcuları medeniyetleri zaman ve mekân medeniyetleri olarak ikiye ayırmaktadır.7 İslâm, merkezine “zamân”ı alan bir medeniyetin sâhibidir. İslâm’da her şey “zaman” önceliklidir. İbâdetlerde de, günlük yaşantıda da bu böyledir. Vakit girmeden o vaktin namazı kılınmaz; Ramazan ayı gelmeden farz olan oruç tutulmaz… İnsan bu dünyâda ne kazanacaksa -hadîs-i şerifte ifâde edildiği üzere- “sıhhat” ve değerlendireceği “boş zaman” ile kazanacaktır. Bunun içindir ki “zaman” kavramı İslâm’da son derece büyük önem taşımaktadır. Alıp verdiğimiz her nefesin hesâbının verilecek olması, “zamân”ın doğru ve yerinde kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Özellikle son nefes, çok önemlidir. Nitekim Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin şu rivâyeti konunun önemini göstermesi bakımından dikkat çekicidir: Ebû Eyyûb el-Ensârî (ra) şöyle demiştir: Bir adam Peygamber’in (sav) yanına ge­lerek: - Yâ Rasûlallah! Bana (faydalı şeyi) öğret ve özlü söyle, dedi. Rasûl-i Ekrem (sav): - “Namazına durduğun zaman vedâ edenin namazı gibi namaz kıl. Özür dilemeni gerektiren bir sözü konuşma ve insanların ellerindeki (dünyâlık) şeylerden ümîdini kesmeye azmet ve karar ver” buyurdu.8 Peygamber Efendimiz’in (sav) “Namazına durduğun zaman vedâ edenin namazı gibi namaz kıl.” ifâdesi bize çok şey hatırlatmaktadır. Vedâ etmek bir ayrılış ifâdesidir. Kişinin tüm sevdiklerinden ve sâhip olduklarından ayrılış. Bu ayrılış, tüm yaşanmışları geride bırakmaktır. Bir daha geri gelmemek üzere gitmek demektir. Geride bıraktıklarımız, bizim hayâtımız boyunca yapıp ettiklerimizdir. Eğer bu yaptıklarımız insanlığın hayrına, Allâh’ın rızâsı ve Rasûlü’nün hoşnutluğu istikâmetine yapılmış iyi ve güzel şeyler ise, daha sonra bizi yâdedenler bizim için iyilik ve güzelliklerden bahsedeceklerdir. Fakat bunu elde etmek oldukça zordur. Zîrâ disiplinli bir hayat üzere yaşamayı, her an dikkatli olmayı, bütün tutum ve davranışlarda dâimâ Allâh’ın rızâsını gözetmeyi gerekli kılmaktadır. Vedâ eden kişi, ayrıldığının ve geride bıraktıklarının farkındadır. Geride iyilikler ve güzellikler bırakmak isteyecektir. Bunun için de her durum ve şartta daha uyanık ve daha dikkatli olacak, bir an olsun gaflete düşmemenin çabası içinde olacaktır. Tasavvufî düşüncede “Hûş der-dem” ve “Vukûf-i zamânî” terimleri bize, gaflete düşmemenin, her dem vedâ eden birinin bulunduğu ruh hâleti içinde olmanın nasıl gerçekleşeceği konusunda şu bilgileri vermektedir: Hûş der-dem: Her an uyanık olmak demektir.9 Vukûf-i zamânî: Zamânı korumak demektir. Sâlikin, her an hâlinden haberdâr olmasına denir. Bu şekilde sâlik, içinde bulunduğu hâlin şükrü mü, özrü mü gerektirdiğini bilir ve ona göre davranır.10 Bu iki temel prensibi şahsında yaşayan kimse bir başka hâl üzredir ki, o da “ibnü’l-vakt” olma hâlidir. İbnü’l vakit olan kişi, geçmiş ve gelecek endişesinden kurtulmuştur, şimdiki ânı yaşamaya gayret gösterir. Sûfîler bununla “bir vakitte yapılması en uygun olan işi gerçekleştiren ve belli bir zamanda kendisinden isteneni yapmakla meşgûl olan kişi”yi kasdetmişlerdir. İbnü’l vakit olan kişi, aslâ Allah’tan (cc) gâfil değildir. Allâh’ın (cc) emirleri, Hz. Peygamber’in (sav) sünnet-i seniyyesi istikâmetinde hayâtını şekillendirmeye çalışır. Sevgili Peygamberimiz (sav), insanların farkında olmadan kaybettikleri ve böylece aldandıkları iki kıymetli değeri bize hatırlatıyor, bizden onların kıymetini bilmemizi istiyor. Bunlardan birincisi zaman; diğeri de sağlık. Peki “Zaman”ın Kıymetini Bilmek Nasıl Olacak? Bunun en kısa cevâbı şu olmalıdır: Zamânın kıymetini bilmek, zamânın sâhibini her an anmakla, hatırlamakla/zikirle mümkün olacaktır. O’nu anmak, bilmeyi/mârifeti; bilgi de amel etmeyi, sâhip olduğumuz zaman dilimini en iyi şekilde ihyâ etmeyi berâberinde getirecektir. Hülâsa, hiçbir zaman Allâh’ı (cc) unutmamak, O’ndan gâfil olmamak, O’nun bize bizden yakın olduğu inancımızı diri ve tâze tutmak, bunun için çaba sarfetmek, O’nu zikretmek zamânın hakkını vermek olacaktır. “Bütün vakitlerde insanın tek ve vazgeçilmez donanımı yalnız ve ancak zikirdir. Zikir vakti bileyen, vakti kurtaran bir sorumluluktur. Bir ifâdesidir insanın zikir, bir anlamıdır. Yolu, yordamı ve yöntemidir. Ezilmekten koruyandır, eğilmekten koruyandır, tabasbustan koruyandır. Günümüz insanının neredeyse kişiliğini verecek olan tüm davranış bozukluklarına karşı bir kalkandır. Bu davranış bozuklukları insanın âdetâ bir yazgısı hâline gelmiştir. Vakte hakîkatin soluğunu katan zikirdir. İnsanın önce kendi içinde gürleyişi, sonra toplum içinde gürleyişi yalnızca zikirle mümkündür. Zikir hakîkatin şânıdır. İnancın tüm değerlerine kan veren zikirdir ancak. Özgürlüğün bir belgesidir.”11 Dipnotlar: 1 Asr, 1. 2 Duhâ, 1. 3 Müddessir, 33; Tekvir,17; İnşikak, 17; Fecr, 4; Şems, 4; Leyl, 1; Duhâ, 2 4 Fecr, 1 5 Buhârî, Rikak, 1, İbn Mâce, Zühd, 15 6 Hâkim, el-Müstedrek, IV, 341 7 Daryal, A. Murat, Medeniyetler ve Mesajları,İst.,1998 (2. Baskı),s.175 8 İbn Mâce, Zühd,15 9 Tasavvufî Terimler Sözlüğü, ilgili mad. Ethem Cebeci 10 Aynı kaynak. 11 Müftüoğlu, A., Vakti Kuşanmak, 1985, s. 27-28

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak