Ara

Yarına Kalabilmek İçin…

Yarına Kalabilmek İçin…
Canlılar yaradılış gereği doğar, yaşar ve zamânı gelince de ölürler. Yeryüzünde yaşayan her canlıda mükemmel ve ebedî olma isteği vardır. Canlılar; hem yaradılışları gereği hem de nesillerinin devâmı açısından kendilerini gerçekleştirip yarına kalabilme adına geriye bir eser bırakmak isterler. Bu bitkilerde tohum, meyvelerde çekirdek olarak karşımızda çıkarken; hayvan ve insanlarda doğum olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğadaki canlıların kendilerini nasıl gerçekleştirdiklerini hepimiz görmüş ve buna şâhit olmuşuzdur.  Çocukluğumda ne zaman tarlaya ekin biçmeye gitsek, tarla kenarında yetişen boyları kısa, başakları küçük ekinleri görürdüm. Sebebini sorduğumda ise âilem:  - "Oğlum onlar; buğday tohumlarını torbadan kaba doldururken dökülen buğday tohumlarından çıkmıştır. Buradaki buğdaylar ekilmediği, sulanmadığı ve bunlara gübre atılmadığı için boyları kısa ve tâneleri de tarladakinden daha azdır." derlerdi.  Yine az ileride hiç dikilmeyecek bir yerde yetişen cevizin neden oraya dikildiği soruma ise: "Sincap ya da kargaların yemek için taşıdıkları cevizin düşmesi sonucu orada çıktığını" söylerlerdi. Bu ve buna benzer örnekleri doğada her zaman görebilmekteyiz. Bahçedeki ayçiçeklerin içinde kalarak güneşini alamayan küçücük ayçiçeklerinin de kendini gerçekleştirme adına günâşık olarak açtığını, çobanın azığını yediği yerlerde domates fidanı çıktığını, meyve ve sebze fidelerinin üşümeden önce meyvelerini vererek üşüdüklerini hepimiz biliyoruz. İnsanoğlu da her zaman yarına kalabilme kaygısı ve çabası içindedir. Bunun için de, ölüm gerçeğini bilen insan yarına kalabilmek için alternatifler aramaktadır. Çocukluğumuzda kimimiz isimlerimizi kitaplara yazarken, kimimiz duvarlara, kimimiz ağaçlara, kimimiz banklara, kimimiz de yeni yapılan betonların üzerine yazarak kendimizi gerçekleştirip yarına kalma gayreti göstermişizdir. Evlilik hayâtımızda da kendini gerçekleştirme ve yarına kalma adına; kimimiz hastane hastane gezip çocuk ararken, kimimiz de soyumuzun devâmını ve kendini gerçekleştirmeyi erkek çocukta aramaktayızdır. Anne babalarımızın "Mürüvvetini görmeden ölürsem öbür dünyâya gözüm açık gider." demelerinin sebebi de kendini gerçekleştirip yarına kalamama kaygısıdır. Açtığımız iş yerine ya da kurduğumuz şirkete ismimizi veya soy ismimizi vermemizin temelinde de bu yatmaktadır. Yine yaptırılan çeşmelere ve câmilere, okullara, parklara, cadde ve sokaklara verilen isimlerin temelinde kendini gerçekleştirme ve yarına kalabilme amacı bulunmaktadır. Dînimiz ise kendini gerçekleştirmeyi ne malda ne mülkte ne erkek çocuğunda ne de adını bir yere yazmada görmektedir. Dînimiz insanın kendini gerçekleştirmesini âyet-i kerîmelerde geçen "..kurtuluşa ermişlerdir, …kurtuluşa erenlerdir" (A'lâ, 14. Âl-i İmran, 104-130-200. A’raf, 8-69-157. Bakara, 3-4-5. Cuma, 10. Enfâl, 45. Hacc, 77. Haşr, 9. Mâide, 35-90. Mücâdele, 22. Mü’minûn, 1-102. Nur, 31-51. Rum, 38. Şems, 9. Teğâbun, 16 gibi âyetlerde) diye başlayan ve biten âyetlerle târif etmektedir. Kendini gerçekleştirmeyi Sevgili Peygamberimiz'in (sav) şu hadîsinin çok güzel anlattığını düşünüyorum: "İnsan öldüğü zaman amel işlemesi kesilir. Ancak üç şey bundan müstesnâdır. Sadaka-i câriye, kendisinden yararlanılan ilim veya kendisine hayır duâ eden sâlih çocuk." (Müslim, Vasıyye,14) Sonuç Olarak Önemli olan diğer canlılar gibi varacağımız yerin ve bedenimizin toprak olacağının farkına varabilmek, kendini gerçekleştirmeyi ve yarına kalmayı âhiret için yapabilmektir. M. Emin Karabacak

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak