Ara

Röportaj:Uzm. Psk. Kâzım Yurdakul’la çözüm sürecini konuştuk

Hocam; Çözüm Süreci hakkında temel görüşlerinizi öğrenebilir miyiz? Türkiye Devleti’nin en önemli meselesi olarak bugün her zamankinden daha fazla gündemde olan Çözüm Süreci’ni çeşitli açılardan irdeleyerek, sürece katkı sağlamak elbet hepimizin görevi… Bu ülkenin taşına toprağına, insanına, bayrağına âşık olan bizler, en önemlisi bu devletin misyonuna, Nizâm-ı Âlem için Devlet-i Ebed Müddet’e âşık olan bizler, her açıdan irdeleyerek, sorgulayarak, anlayarak ve anlatarak devletimize elbet destek olacağız. Çözüm ve bence daha anlamlısı Barış Süreci devâm ederken çeşitli platform ve ortamlarda durumun çeşitli yanları üzerine görüşlerimizi aktarıyoruz. Bu görüşler içinde en önemlisi de şu, bunu hep dile getiriyoruz: Türklerle Kürtler barışırsa Ortadoğu’yu, dolayısıyla da dünyâyı yönetirler. Kadim Medeniyetler ve onların var oluş süreçleri ile o süreçlerin zirvesi İslâm’ın toprakları ve bu toprakların insanları, tabii ki dünyâya medeniyeti algılatacak ve yaşatacak insanlardır. Biz dünyâyı yönetmek derken, -aynı fetih-sömürgecilik ayrımında olduğu gibi- sömürmek, kaynakları hortumlamak, zorla inançları değiştirmekten hiç bahsetmedik ve bahsetmiyoruz. Biz aynen fetihlerde olduğu gibi ticârete, o bölgenin kaynaklarına ve hâl-i hazırda var olan inançlar ve ibâdete zorla dokunmadan Medeniyetin Zirvesini yayma heveslileriyiz; o kadar. Peki bu hevesimizin karşısında kim var? Nemruttan bu yana beri gelen barbar paganlar ve onların bugünkü temsilcisi Britanya Hânedânı… Bu bağlamda biz bu çözümü, bu barışı gerçekleştirmeliyiz. Bu bizim misyonumuzun bugün en önemli parçası. Peki Hocam, sürece müdâhaleleri ve provokasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz? E işte yukarıda bahsettiğim gibi; karşımızda Barbar Paganlar ve onların piramit sisteminde aşağı doğru, yurtdışı ve yurt içindeki kolları var. Bu noktada Barış Süreci’ni TC devleti ile bu devletin bir kesim halkı arasında bir süreç olarak düşünürsek; maalesef her iki tarafın içinde de hem terörden nemalandığı için, hem de “üst akıllar” henüz bu bölgede ipi elinden kaçırmaya niyetli olmadığı için birçok alt oyucu var… 6-7 Ekim olaylarını birlikte izledik. Türkiye’de hemen her terör olayının arkasında, çok da görünür biçimde bâzı devletler ve onların taşeronları var. Ama şunu eklemeliyiz ki bu yolun zâten güllük gülistanlık olmadığını biliyorduk. Sap ile saman, süreç yürüdükçe iyice ayrışmaya başladı. Allâh’ın izniyle bu süreci finaline yâni Sivil Anayasa’ya vardıracağız. Peki, sevgili Hocam, çokça sorulan bir soru; “Ira-Britanya süreci ile bizim Çözüm Süreci ne kadar benzeşiyor? Oradan edineceğimiz işe yarar deneyimler olabilir mi? Arada benzerlikler var gibi görünse de aslında ikisi birbirinden çok farklı 2 süreç… Önce benzerlikleri sıralayalım:
  • Her ikisinin de kaynağı Britanya hânedânının sömürgeci emperyalizmi
  • Her ikisinde de terörizm söz konusu
  • Her ikisinde de, devlete katılım hakları yendiği iddiasında halklar var
  • Her ikisinde de terörizm ile birlikte sürecin bir yerinden itibâren dâhil olan siyâsal yapılanma var
  • Her ikisinde de silahları susturarak, siyâset ile çözüm arayışı var
Bununla birlikte her iki durum birbirinden aslında “uçurumlar var” şeklinde adlandırılacak kadar farklı… Bakın farklar da şunlar:
  • Türkiye’de durum, Anadolu’daki devletin ve halkın doğal bir parçası olan toprak ve halkla ilişkili iken İngiltere’de durum, kendi doğal parçası olmayan bir alanı (Kuzey İrlanda) İngiliz’in işgâli ve yıllar içinde dönüştürüp asimile etme çabasıyla ilgili. (İngiliz Hânedânı, Barbar Paganların temsilcisi olduğu 17. Yüzyıl itibâriyle kısmen de hânedânın bu bayraktarlığından önce (protestanlığın ayrılışı) yine doğal olarak hep aynı senaryoyu uygulamış: Hânedânın angilikanizm ile papadan ayrılışı, Fransız hânedânının fransiskenizm ile papadan ayrılışı, selefîlerin vahhâbîlik ile sünnetten ayrılışı vs..)
  • Türkiye’de aynı dîne ve sünnet mezheplere mensup halklar söz konusuyken, İrlanda’da İrlanda halkı K. İrlanda’da Protestanların ağırlıkta olduğu, Serbest İrlanda’da ise Katoliklerin ağırlıkta olduğu bir yapıya dönüşmüş
  • Türkiye’de İngiliz oyunları ve vesâyetleri ile sâdece Devletten uzak kaldığı için haklarını talep eden bir halk (bir dönem yine dış etkilerle bu talep “bölünme talebine” dönüşmüş olsa da…); İrlanda’da ise Britanya Hânedânının işgâl ve asimilasyonuna karşı çıkan bir halk söz konusu..
Bakın iki durum birbirinden kökten farklı. Bu farklılıklar iki durum arasında farklı avantaj ve dezavantajların da oluşmasına sebebiyet veriyor. Yukarıdaki faktörlere de dayanarak, Türkiye’de sürecin bugün en önemli dezavantajları ise şunlar:
  • Yine İngiliz’in oyunuyla, “Kocaman bir sülâleyi cücük âileye çevirme projesi olan Türkçülük ve Ulus Devlet anlayışının”, kimileri tarafından iyice benimsenmiş olup hem târih hem bugün nezdinde sosyolojik, psikolojik, ekonomik, stratejik hattâ antropolojik olarak anlamsızlığının bu kesim tarafından henüz kabûl edilmiyor oluşu…
  • Ve İrlanda’dan farklı olarak, işgâle karşı olmamasına rağmen oluşmuş terör ve on binlerce ölüm ve acının kolay hazmedilemiyor oluşu…
Son söz olarak ne söylemek istersiniz? Bu İngiliz Oyununu geri çevirmenin, yeniden Barış içinde yaşayarak güçlenmenin ve bu oyunu oynayıp en az 150 yılımızı, binlerce insanımızı ve kaynağımızı hebâ eden ya da hortumlayanların başına geçirmenin tek yolu hep birlikte önümüze bakmaktan geçiyor. Başka yolu yok. Yoksa oyunbaza hizmet etmeye devâm edeceğiz. Sevgi ve Nûr ile; Allâh’a (cc) emânet olun Değerli Dostlarım. Uzm. Psk. Kâzım Yurdakul’la çözüm sürecini konuştuk. Röportaj: Hasan Hafif

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak