Ara

Rahmete Vesîle Olmak Ya Da Sığınmacıya Destek

Rahmete Vesîle Olmak  Ya Da Sığınmacıya Destek

İçinde bulunduğumuz Ramazan, Müslümanlar nezdinde rahmet, mağfiret, bereket ayı telakkî edilir. İslâm, temelde vermeye müteallik bir dînin adı... Verme canından, malından, bilgiden olabilir. Ama vermek için her defasında en iyisini seçmek gerekiyor... Resûlullâh’ın (sav) sünneti insanları vermeye özendirici örneklerle dolu. İşte onlardan biri: Enes radıyallâhu anh anlatıyor: Medîne’de Ensar arasında en fazla hurmalığı bulunan Ebu Talha idi. En sevdiği malı da Mescid-i Nebevî’nin karşısındaki Beyruhâ adlı hurma bahçesiydi. Resûlullah bu bahçeye girer ve oradaki tatlı sudan içerdi. Enes sözüne şöyle devâm ediyor: - Yâ Resûlallâh! Cenâb-ı Hakk sana “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, en iyiye eremezsiniz” âyetini gönderdi. En sevdiğim malım Beyruhâ adlı bahçedir. Onu Allah rızâsı için sadaka ediyorum. Allah’tan onun sevâbını ve âhiret azığı olmasını dilerim. Beyruhâ’yı Allâh’ın sana göstereceği şekilde kullan, dedi. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdu: - Aferin sana! Kârlı mal dediğin işte budur! Seni duydum, Ebu Talha. Onu akrabâlarına vermeni uygun görüyorum. Ebu Talha: - Öyle yapayım Yâ Resûlallâh, dedi ve bahçeyi akrabâları ve amcasının oğulları arasında taksim etti. (Buhârî, Zekât 44, Vekâlet 14, Vesâyâ 10, 17, 26, Tefsîru sûre (3) 5, Eşribe 13; Müslim, Zekât 42, 43: Riyazussâlihîn’den naklen). Ebu Talha’nın verdiği bu hurma bahçesinin değeri şuradan anlaşılabilir: Hassân kendi hissesini sonraki yıllarda yüzbin dirheme satmıştı. O günlerde beş dirhemin bir koyun ettiği düşünülürse, sâdece Hassân’ın hissesi yirmi bin koyun satın alacak kadar değerliydi. İşte Ebu Talha Allâh’ın rızâsını, O’nun cennetini ve cemâlini kazanmak arzusuyla en gözde malını seve seve vermişti. Burada akla gelen soru şu oluyor: Niçin sevdiği malı infâk etmeli? Sevmediği malı infâk etse, fedâ etse ya da kurbân etse olmaz mı? Örneğin Hz. İbrâhim daha baştan bir koç kurbân etmekle emredilseydi, bu, onun için bir sınav sayılır mıydı? Koç ile oğul İsmâîl’in değeri baba İbrâhim nezdinde aynı mıdır? Nitekim yazar “senin İsmail’in her ne ise onu kurbân et” diyor. Kurbânın veya infâk edilecek nesnenin onu veren kişi nezdinde bir değer ifâde etmesi gerekiyor. İnsan, değer verdiği şeyi gözden çıkaramaz. İşte Allah (cc) yolunda onu gözden çıkarabiliyorsa, erdemli olan, değerli olan davranış budur. Yoksa çöpe atacağı şeyi Allah rızâsı için harcıyorum demenin bir anlamı olmadığı besbelli. Sevdiği şeyi Allah uğruna harcamak o şeyin nesnel değeri ile bağlantılı mıdır her zaman? Zâhiren öyle görünüyor. Fakat öyle şeyler olabilir ki, başkası için fazlaca bir değeri olmayabilir, fakat sâhibi nezdinde değerli görülebilir. Bu durumda ölçüt hangisi olmalı? Bir şeyin piyasa değeri ile öznel değeri arasında fark bulunması durumunda ne olacak? “En iyi, en değerli” şey (Birr) burada, iyiliğin, hayrın zenit noktası, Allâh'ın rahmeti, rızâsı ve cenneti anlamlarına geliyor. Ayrıca îmânın, ibâdetin en mükemmeli anlamında kullanılmaktadır. O halde o nesnenin piyasa değeri değil, fakat kişi nezdinde ifâde ettiği değer ön almalıdır diye düşünmeli. Zengin biri için 100 lira bir değer ifâde etmeyebilir, ama aylığı yüz lira olan biri için bu miktar son kerte değerlidir... Demek ki, en iyiye ulaşmak için en sevileni, en değerli olanı fedâ etmek gerekiyor. Üstelik bu fedâ edişte Allâh'ın rızâsı dışında bir niyet güdülmemesi öngörülüyor. Öte yandan, kişi indinde değer ifâde etmeyen bir nesne, ona ihtiyaç duyan açısından fevkalâde önemli ve değerli olabilir. Veren elin alan elden üstünlüğü de dikkate alınmak sûretiyle muhtaç olanın ihtiyâcını karşılayacak her türlü ödeme yerine ulaşıyor diye mülâhaza edilmeli...

Rasim ÖZDENÖREN 

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak