Ara

Mektûbât-ı Es’âd-ı Erbilî (ks) (13. Mektup)

Mektûbât-ı Es’âd-ı Erbilî (ks)  (13. Mektup)
Râbıta esnâsında fakir kardeşinizin göğsünden yukarısının zât-i Muhammedî olduğunu ve O’nun şerefli nuruyla kaplandığını ve bazen zât-i Muhammedî gibi üzerinde hırka bulunduğunu müşahede etmekte olduğunuz bu defaki iltifat dolu mektubunuzda beyan buyrulmuştu. Bunun için Hakk-celle ve alâ- Hazretlerine özellikle şükürlerimi arz ettim. Değerli şahsınızın bildiği gibi râbıtadan maksat feyz almaktır. Feyyâz-ı Mutlak’ın ise Cenâb-ı Hak’tan başkasının olmadığı şüphe götürmeyen bir gerçektir. Şu kadar var ki Cenâb-ı Habîb-i Hudâ, Muhammed el-Mustafa Efendimizi kasdediyorum, Hazretleri de ilâhî sıfatların mazharı olduğundan ‘Ben onu sevince duyan kulağı, gören gözü ve konuşan dili olurum[1] kudsî hadîsi gereğince Peygamberimizden feyz almak Cenâb-ı Hak’tan feyz almak anlamına gelmektedir. ‘Allah ve Resûlü’nün ahlâkıyla ahlâklanınız[2] şeklindeki Sevgili Peygamber’in emrine uyarak beşerî sıfatlardan sıyrılıp arzulanan güzel ahlâk ile ahlâklananlar yâni fenâ fi’r-rasûl ve daha doğrusu hedeflerin hedefi olan fenâ fillâha nâil olanların da râbıtası ‘O’na yaklaşmaya vesîle arayın[3] âyet-i kerimesiyle bütün mü’minlere emir ve ferman buyrulmuştur. Râbıta olunacak mürşidin tavırları ve ahlâkı Hz. Peygamber’in (sav) ahlâkına uygun olmadıkça râbıtadan beklenen füyûzâtın ortaya çıkması imkânsızdır. Râbıta eden sâlikin ise şeyhinin ahlâk-ı Muhammedî ile ahlâklandığını şerîat ve tarîkat ölçüleriyle ölçmesi farzlar arasında yer almaktadır. Zâtınızda meydana gelen bu zuhûrât râbıtanızın sıhhatini müjdelediği gibi âciz şahsımda da büyük bir iltifat ve füyûzât denizinin yönelişinin de müjdesidir. Binâenaleyh bir taraftan tebrik ve bir taraftan da teşekkürlerimi arz ve beyâna bu sebeple acele ettim. Ve’s-selâmü aleyküm. Es’ad Erbilî’nin (ks) Bu Mektubundan Öğrendiklerimiz
  1. Râbıta mürîdin mânevî dereceleri hızlı bir şekilde kat edebilmesi için önemli bir terbiye aracıdır.
  2. Mürid, râbıta sürecinde yaşadığı halleri mürşidine aktararak onu bilgilendirmelidir.
  3. Mürşid-i kâmil mürîdinin mânevî tecrübeleriyle ilgilenmeli, ona yol gösterici telkinlerde bulunmalıdır.
  4. Râbıtadan maksat feyz almaktır.
  5. Râbıta yapılacak mürşid-i kâmil Hz. Peygamber’in (Sav) ahlâkıyla ahlâklanmış bir zât olmalı ki râbıtadan istenilen verim elde edilebilsin.
  6. Mürid üstâdını, Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye’yi mihenk taşı olarak kabûl edip ölçmelidir.
  7. Fenâ fillâh mertebesine ulaşabilmek için fenâ fi’r-resûl aşamasını geçmek zorunluluğu vardır.
  8. Mürşid-i kâmil mürîdinin hiçbir şeyi kendisinden gizlememesi ve hakkındaki güzel tecrübeleri dolayısıyla mürîdinin gönlünü alıp onu taltîf edebilir.
  9. Mürşid-i kâmiller Hz. Peygamber’e (sav) maddî ve mânevî anlamda benzemeyi ve O’nun (sav) kanalıyla türlü feyizlere mazhar olmayı kendileri için en büyük şeref olarak görürler.
  10. Konuşma ve diyaloglar selâmlama ile başladığı için yine selâmlama cümleleriyle sona ermelidir.
Güncelleyen: Fatih Çınar [1] Buhari, Rikak 38. [2] Hadis-i şerif olarak nakledilen bu ifade temel hadis kaynaklarında yer almamaktadır. Ancak bazı tefsir ve tasavvufî eserler bu ifadeye kaynaklık teşkil etmektedir. Fahreddin Razi, Tefsir, Tahran Tarihsiz, c.VII, s.68; Gazali, Kitâbü’l-Makâsıdi'I-Esma Şerhu Esmâi’l-Hüsnâ, İstanbul 1983, s.110. [3] Maide 5/35.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak