Ara

Medine Devrinde Hz. Ebû Bekir (Radıyallâhu Anh)

Müslümanlar Medine’ye hicret ettikten sonra zulümden kurtularak hürriyete kavuşmuşlardı. Kureyşliler dinleri uğrunda mallarını, yurtlarını fedâ ederek giden Müslümanların peşini bırakmak istemediler. Çünkü Müslümanlık sapmışlara, şaşırmışlara, karanlıkta kalmışlara yol gösteriyor, bütün nûrunu saçıyor, bütün hidâyetini açıyor, bütün risâletini açık bürhanlarla tavzih ediyor, fakat bunun mukabilinde hırs, menfaat, şekâvet gibi menfur hislerin okları ve kılınçlarıyla karşılaşıyordu. Müslümanlığın Medine’de tutunmasını kendi istikballeri için muhakkak bir tehlike addeden hizipler, İslâmiyeti bir mücâhede devrine sevk ettiler. Müslümanlar da silahla müdâfaaya mecbur kaldılar. Müslümanların Medine’ye hicretini müteâkip başlayan ve Mekke’nin fethiyle hitam bulan gazâlar silsilesinin sebebi budur. Bütün bu gazâlarda Ebû Bekir -radıyallahu anh- Resûl-i Ekrem –sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri Efendimizin veziri ve müşiri idi. Bütün gazâlara iştirak etmiş, hepsinde fedâkârâne mücâdele etmiştir. Bedir Gazvesinde Hak ve batılı birbirinden ayıran, hakkın mutlaka muzaffer olacağını gösteren birinci ve mühim bir gazâdır. O zaman Müslümanların adedi 313 kişi kadar idi. Peygamber (sav) Efendimiz’in etrafında Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ebû Ubeyde, Abdurrahman bin Avf gibi ülü’l-âzm arkadaşları vardı. Kalblerindeki îman, ellerindeki kılınç hakkı izhar için bâtıl üzerine inecek bir sâika idi. Bütün ashab bu mukaddes dâvâ uğrunda dâr, diyâr, mal, evlâd ve iyâl gibi her şeyi feda edecek yüksek insanlar idi. Karşılarındakiler ise sürü sürü menfaatler, kinler, hasetler, zehirli silahlarla mücehhez idiler. Fakat bunlarda Hakk’ın bükülmez feragatkâr kolu eğilmez seciyesi yoktur. Bedir günü, düşmanın çokluğunu gören Müslümanlar biraz mahzûn oldular ve endişe de ettiler. Peygamber (sav) Efendimiz secdeye kapandı ve: - “ Ya Rab! Eğer şu bir avuç mücâhid de helâk olursa yeryüzünde senin vahdâniyetini tanıyan kalmaz.” diye Bârigâh-ı Kibriyâya duâ etti. Müslümanlığın ve Müslümanların en büyük, en kanlı ve en vahim buhranla karşılaştıkları, şâyet tâlî-i harp onlara yüz çevirecek olursa âkibetin pek feci olacağını Cenâb-ı Hakk hazretlerine niyaz ederken onun ziyâde sevdiği dostu Ebû Bekir (ra) da yanı başında ve kılıcı çekmiş duruyordu. Peygamber Efendimiz’in (sav) teselli ve kuvvet veren sözlerini dinliyor ve O’na: - “Cenâb-ı Hakk, va’dini yerine getirecek, üzülme” diyordu. Peygamber Efendimiz (sav) de rûhani bir huzur içinde: - “O topluluk yakında bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır.”1 meâlindeki ayeti, okumuştu. Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (ks) (Ekim 2016) Dipnot: 1 Kamer, 45. Hazreti Ebû Bekir Sıddîk (ra)” kitabından alınmıştır.  

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak