Ara

Kurban

  Yarattığı varlıkların tabiat ve karakterlerini en iyi bilen onların halıkıdır. “Bilmez mi mahlukunu Halik.?”1 Yaratılış sırrına muhalif hareket etmemesi için enbiya ve evliyayı göndermemiş midir? Materyalist görüşün iddiaların aksine, insan bir biyolojik makine değil, sorumluluk taşıyan dünyevi ve uhrevi bir varlıktır. İnsan, iç güdüsüyle hareket eden bir hayvan veya kendi özündeki niteliğe göre gelişen bir bitki de değildir, tırnak kesiminden yönetime kadar kaide ve usule tabi mükellef bir varlıktır. “İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını mı zanneder.”2 “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler. Bundan endişeye düştüler. O emaneti insanoğlu yüklendi. Şüphesiz ki insan çok zalim ve çok cahildir.”3 “Andolsun ki biz, hakikaten insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik.”4 “Biz ademoğullarını üstün bir izzet ve şerefe mazhar kılmışızdır.”5 Halk ettiği mahluklardan en üstünü olan insaoğlunun tabiatında kan dökme, adam öldürme, vurma, kırma duygusunun mevcudiyetini bilen Rabbimiz, kurban kesme taatiyle bu tezahürü dengelemiştir. Kurban kesmeyen milletler Geçpaleolitik ve Cilalı Taş devrinde vücudlarını sakatlanmış, burunlarını, kulaklarını kesmişlerdir. Tarihte, insanları yakan, kölelerini öldüren, putlarına evlatlar kurban eden kavimler görürüz. Günümüzde de şeytana tapma işareti yaparak stadlara doldurduğu civcivleri öldüren, dudaklarına jilet atan, boks ve futbol maçlarında, boğa güreşlerinde, bu duygularını benzer yoldan tatmine çalışan insanların varlığına şahit oluyoruz. Bu saldırganlık içgüdüsünü Mevlamız “Ben yeryüzünde (emirlerimi tebliğ edecek) bir halife yaratacağım.” demişti.  “(Melekler) yeryüzünde fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi (halife) kılacaksın? (Oysa bizler seni hamd ile tesbih ediyor; seni tasdik ediyoruz dediler.” (Allah da) Hakikat şu ki, ben, sizin bilmediğinizi bilirim.”6 Dedi.” ayet-i kerimesinde bizlere haber vermektedir. Kur’an-ı Azimu’şşanda, insanda mevcut subuiyyet (yırtıcılık) sıfatı ayet-i kerimelerde şöyle anlatılır: “Ey İsrail oğulları! Oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı hayatta bırakmak suretiyle size azabın en kötüsünü tattıran Firavun hanedanından kurtardığımız zamanı bir düşünün!”7 “Onlara Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani o ikisi kurbanlarını hazırlamıştı da, birisinin ki kabul olunmuştu. Diğerinin ki kabul olunmamıştı. (Kabil Habil’e) “Kesinlikle seni öldüreceğim.” dedi.  (Kardeşi de) “Allah ancak sakınanlardan kabul eder.”8 dedi. “Kavminin (İbrahim’e) cevabı ancak şu olmuştur. O’nu öldürün veya yakın.” Bunun üzerine Allah O’nu ateşten kurtardı. Şüphesiz ki bu hadisede iman eden bir kavim için ayetler vardır.”9 “Andolsun, ellerimizi ve ayaklarımızı çaprazlama keseceğim. Sonra da hepinizi asacağım.”10 dedi." Dinimizin müsaade ettiği atıcılık, binicilik ve yüzücülük, tabiatımızda var olan vurup, kırma duygusunu dengeleyen bir spor türüdür. Efendimiz (s.a.v)’in ve Ashab-ı Kiram’ın cihaddan cihada koşması, ecdadımızın cihanın sulhunu temin için diyardan diyara gitmesi, Peygamberimiz (s.a.v)’in güreş tutması, Aişe (r.anha) annemizle koşu müsabakası yapması hep bu hikmetle mebnîdir. Fahr-i risalet (s.a.v)’in Veda Haccı’nda yüz deve kurban etmesi, ümmetine de “Kurban baramı günü, sıla-i rahim hariç, ademoğlu, kurban kanı akıtmaktan daha üstün bir amelde bulunamaz.”11 “Kimin, imkanı olup da kurban kesmezse namazgâhlarımıza asla yanaşmasın.!”12 “Ey Fatıma! Kurbanın için kalk ve yanında bulun. Onun kanının her damlasına karşılık senin geçmiş günahların bağışlanacaktır.” (Bu afv-ı ilahi umum müslümanlara şamildir.)13 Hadis-i şeriflerindeki tavsiyeler, Cenab-ı Hakk’ın “Öyle ise Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!”14 emr-i ilahisi ne sebeple olursa olsun bizim yapmamız gereken bir emirdir. Sadece kurban taatinde değil, bütün ibadetlerimizde bildiğimiz ve bilemediğimiz birçok hikmetler vardır. Namazı eğitim, orucu sıhhat, kurbanı et yemek için değil, bütün bu fiilleri Rabbi zü’lcelal’İn rızasını kazanmak için yapacağız. “Elbette onların etleri de, kanları da Allah’a ulaşmaz, Sizden O’na ancak takva ulaşır. İşte böylece Allah o kurban(lık hayvan)ları emrinize bağımlı kıldı ki, sizi hidayete erdirdiği için onu yüceltesiniz. Ey Muhammed (s.a.v) güzel iş yapanları müjdele.”15 Peygamberimiz (s.a.v) “Amellerin kıymeti ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek yalnız odur…”16 buyurur. Bir mağarada günlerce ibadet edenlere bir sadık kul tesadüfle “Ne yapıyorsunuz?” der. Onlar da “Veli olmak için taat yapıyoruz.” Deyince ariflerden olan zat, “Vah vah kendinize eziyet etmişsiniz, ibadeti sırf Hakk rızası için yapın.” der. Mağaradakiler de niyetlerini düzeltirken, o gece Cenab-ı Hakk’a vasıl olurlar. Amelin kabul ediliş sırrının ruhu, emele ulaşmanın en büyük vasıtası ve ebedi saadete nail olmanın emmaresi ihlastır. Dünyevî ve uhrevî bir maksat için değil, sadece Allah rızası için amel etmek kâmil ihlâstır. Rasulullah (s.a.v) “Şu üç hususta bir müslümanın kalbi hıyanetle (ve hasedde) bulunmaz demiştir: Allah için ihlas ile yapmak, devlet adamlarına samimi suretle nasihatte bulunmak ve her halükarda islam cemaati ile olmak.”17 Hadis-i Kudsi’de, “İhlas benim sırrımdan bir sırdır. Onu kullarımdan sevdiğim bir kulumun kalbine tevdi ederim.”18 buyrulmaktadır. Sehl b. Abdullah’a soruldu: “Nefse en ağır gelen şey nedir?” O’da cevaben, “İhlas”, dedi, “Çünkü nefsin ihlasta nasibi yoktur.”19 Kurban, Allah (cc)’a yakınlık peyda etme niyetiyle, belli özelliklere sahip hayvanın ibadet maksadıyla kesilmesidir. En büyük kurban, kulun nefsini feda etmesidir. “Allah bir sığır kesmenizi emrediyor.”20 mealindeki ayeti, sufiler nefsimizi kesmemiz, (ıslah etmemizi) şeklinde tanımlar. Kurbanı keserken benim nefsim Allah’a isyan edip, ol derece a’mal-i kabihayı (çirkin ameli) irtikab eyledi ki bu sebeble katle müstehak oldu. “Bir kimsenin kendi nefsini katletmesi haram olduğundan, şu kurbanı nefsine bedel boğazlamayı murad ve niyet ettim. Ya Rab! Onun her bir azasına mükabil, benim her bir azamı cehennemden halas buyur (kurtar)”, diye niyet eder arifler. Kurban taatiyle:

  • Kalbde Allah-ü Teala’ya muhabbet hasıl olur.
  • Eşe dosta, akrabaya ikram etme sayesinde, mü’minlerin birbirleri arasında şefkat ve merhamet hisleri uyanır.
  • Maddeyi manaya tercih etmek suretiyle, gönülde dünya muhabbeti kalmaz.

Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)

Dipnotlar: 1- 67/14, 2- 75/36, 3- 33/72, 4- 17/70, 5- 95/4, 6-  2/30, 7- 2/49, 8- 5/27, 929/24, 10- 7/124, 11- Taberâni, Mu'cemu'l Kebîr, 12- İbn-i Mâce, 13- Bezzâr, 14- 108/2, 15- 22/37, 16- Buharî ve Müslim 17- İbn-i Mâce, İbn Hanbel, 18- İhyâ, 19- Risâle-i Keşeyrî, 20- 2/67

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak