Ara

İnsan İlişkileri ve İletişimde Peygamberimiz’in (sav) Örnek Kişiliği

İnsan İlişkileri ve İletişimde Peygamberimiz’in (sav) Örnek Kişiliği

İnsan İlişkileri ve İletişimde Peygamberimiz’in (sav) Örnek Kişiliği
Doç. Dr. Halil İbrahim Kutlay

Allah Rasûlünün Ahlâkî ve Fıtrî Özellikleri

Sevgili Peygamberimiz’in (sav) ahlâkî özellikleri ve yaradılış güzellikleri ile ilgili hadisleri konu alan ve “şemâil” adı verilen eserler, Allah Rasûlü’nü daha yakından tanıma, gözümüzün önünde canlandırma, O'nu model alma ve O’nun ideal hayat ölçülerini hayâtımıza yansıtma konusunda bize yardımcı olmaktadır. İlk Şemâil kitâbı, İmam Tirmizî’nin “eş-Şemâilül-Muhammediyye” adlı eseridir.1

Şemâil hadisleri konusunda Ümmü Ma’bed, Enes b. Malik, Bera b. Âzib, Cabir b. Abdillah, Cabir b. Semüra (r.anhüm) gibi sahabîler yanında bilhassa O’nu daha yakından tanıyan ehl-i beytinin, Hz. Ali (ra) ve Peygamberimiz’in sevgili torunlarının rivâyet ve tesbitleri çok anlamlıdır.

Hz. Hüseyin (ra) anlatıyor:

Babam Hz. Ali’ye (ra), Peygamberimiz’in dost ve arkadaşlarına karşı nasıl davrandığını sorduğumda şöyle anlattı:

Allah Rasûlü Güler Yüzlü, Alçakgönüllü İdi

“Allah Rasûlü (sav), her zaman güler yüzlü, yumuşak huylu ve alçakgönüllü idi. Aslâ sert, katı kalpli, kavgacı, hayâsız, kusur bulucu ve kıskanç değildi.”

“Kim Allah için alçakgönüllü olursa Allah onu yüceltir.”2 buyuran Sevgili Peygamberimiz (sav), tevâzu konusunda ideal kişilik sergilemişti. Peygamberlik öncesinde Mekkeliler O’nun güzel ahlâkına, doğru sözlülüğüne ve kişiliğine hayran kalmışlardı.

Efendimiz (as), güzel ahlâkı zedeleyecek gurur, kibir, kabalık, hayâsızlık, kıskançlık, kindarlık gibi davranışlardan son derece uzaktı. Kur’ân’ın ifâdesiyle3; Allâh’ın kendisine lütfettiği rahmet sebebiyle yumuşak davranıyor, sert ve katı kalpli olmadığı için birleştirici ve yapıcı tavır sergiliyor, dolayısıyla insanlık O’nun çevresinde halka halka toplanıyordu.

Kimseyi Boş Çevirmezdi

“Allah Rasûlü, hoşlanmadığı şeyleri görmezlikten gelir, kendisinden beklentisi olan kimseleri hayâl kırıklığına uğratmaz, istekte bulunan kişiyi eli boş çevirmez, tamâmen mahrum bırakmazdı.” İhtiyaç sâhibine vereceği birşey yoksa onu sahabîlerinden birine gönderirdi.

Sevgili Peygamberimiz (sav), Allâh’ın emrine aykırı olması sebebiyle üzüldüğü veya kızdığı birşey olursa mutlakâ o konudaki tavrını açık ve net bir şekilde ortaya koyardı. Bu durumda mübârek yüzü kızarır, alnının ortasında bir damar belirirdi. Bunun dışında hoşlanmadığı birşey gördüğünde bunu görmezlikten gelirdi.

Sevmediği yemeği yemez ama kötülemezdi. Buyurun, siz yiyin, derdi. Kendisine keler yemesi teklif edildiğinde:
- Keler, benim hoşuma gitmiyor, siz yiyebilirsiniz, demişti.

Gereksiz Yere Çok Konuşmazdı

“Allah Rasûlü şu üç şeyden: Gereksiz tartışmadan, çok konuşmaktan ve kendisini ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olmaktan titizlikle uzak dururdu.”

Sevgili Peygamberimiz’in (sav) sükûtu hikmet, sözleri ibret idi. Lüzumsuz tartışmayı sevmez, haklı bile olsa tartışmayı terk eden kimsenin cennetin ortasına nâil olacağı müjdesini verirdi. “Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi, onun güzel Müslüman olduğunun alâmetlerindendir. ’’ derdi.

Kimseyi Kötülemez, Kınamaz, Kusur Araştırmazdı

“Allah Rasûlü hiç kimseyi kötülemez, kınamaz ve gizli kusurlarını araştırmazdı. Sâdece faydalı olacağını ümîd ettiği konularda konuşurdu.”

Peygamberimiz (sav), her konuda bize rehber idi. O, tenkid için değil, ıslâh için gönderilmişti. Özel hayâtı ilgilendiren kusurları deşifre etmek yerine, bu kusurların giderilmesi için gerekli mânevî alt yapıyı hazırlamakla yükümlü idi. Toplumda yaşanan eksikliklere genel ifâdelerle temâs ederdi.

Huzûrundakiler O’nu Sessizce Dinlerlerdi

“Allah Rasûlü konuşurken, O’nun meclisinde bulunanlar, sanki başlarının üzerine kuş konmuşçasına hiç kımıldamadan O’nu dinlerlerdi. O susunca da, konuşmak isteyen söz alırdı.”

Sevgili Peygamberimiz ile birlikte İslâm’ın ilk döneminde yaşayan, O’nun özel eğitiminden geçen ilk nesil O’nun sünnetini ve hayat anlayışını en güzel şekilde tespit etmişlerdi. Edeb Peygamberi’nden sabah-akşam edeb dersi alan örnek nesil “sahabe” elbette edebde bize örnek olacaklardı.

Ashabının, O’nun (sav) huzûrundaki durumunu tasvir edenler, son derece edeble ve sessizce O’nu dinlediklerini anlatmak üzere “Sanki başlarının üzerine kuş konmuşçasına hiç kımıldamadan O’nu dinlerlerdi.” ifâdesiyle anlatırlardı.4

O’nun huzûrunda söz almak isteyenler, O sözünü bitirince söz alırlardı. Aradaki samimî diyalog sebebiyle O’na gayet rahat soru sorabilirler, ama hiçbir zaman edebi ihmal etmezlerdi.

Huzûrunda Ağız Dalaşı Yapılmazdı

“Allah Rasûlü’nün ashâbı, O’nun huzûrunda konuşurken birbirleriyle aslâ ağız dalaşında bulunmazlardı.”

Sevgili Peygamberimiz (sav), gereksiz tartışmalardan hoşlanmazdı. Hele huzûrunda tartışma yapılmasına hiç müsâade etmezdi. Peygamber-i Zîşan huzûrundaki tartışma onların helâk olmasına sebep olabilirdi.

Bu üstün edeble yetişen sahabe-i kiram, O’nun huzûrunda birbirleriyle tartışmazlardı. O’nun sorularına “Allah ve Rasûlü en iyisini bilir.” diye cevap verirlerdi.5

Huzûrunda Herkesin Sözü Dikkatle Dinlenirdi

“İçlerinden birisi Allah Rasûlü’nün huzûrunda konuşurken, o sözünü bitirinceye kadar diğerleri can kulağı ile konuşanı dinlerdi. Allah Rasûlü’nün nezdinde, onların hepsinin sözü, ilk önce konuşanın sözü gibi ilgi ile karşılanırdı.”

Herkese ayrı bir değer, ayrı bir önem veren Sevgili Peygamberimiz (sav) herkesin sözünü dikkatle dinlerdi. Ashâbı da birbirlerinin sözlerini kesmez, birbirlerinin konuşmalarına müdâhale etmezlerdi.

Onlar İslâm medeniyetinin öncü kuşağı idiler. Her konuda oldukları gibi insânî ilişkiler konusunda da model toplum oldular. Târih boyunca rahmetle anıldılar ve rahmetle anılacaklardır.

Birlikte Olduğu Kişilerle Uyumlu İdi

“Allah Rasûlü, ashâbının güldüğü şeylere güler, onların hayret ettikleri şeylerde kendisi de hayretlerini ifâde ederdi.”

Sevgili Peygamberimiz, Kur’ân ifâdesiyle “içinizden, sizden bir elçi”6 idi. O, herkesin yediğini yer, herkesin giyindiği gibi giyinirdi. O’nun giyiminde sâdelik, temizlik hâkimdi. O’nun insanlardan farklılığı sâdece ruh, gönül ve vicdan farklılığı idi. Herkesin konuştuğu konulara katılır, güldükleri şeye gülerdi.

Görgüsüz Kimselere Sabırlı ve Tahammüllü İdi

“Huzurlarına gelen bedevîlerin kaba-saba konuşmaları ile pervâsızca suâllerinin yol açtığı tatsızlıklara sabrederdi. Ashâbı ise, bedevîlerin gelip O’na soru sormalarını çok isterlerdi.”

Sevgili Peygamberimiz (sav) son derece müsâmahakâr ve hoşgörülü idi. “Hoşgörülü ol ki sana da hoşgörü ile davranılsın.” buyuran Efendimiz (sav) bu konuda ölçülü söz ve tavırlarıyla örnek şahsiyetti.

Bâdiyeden kalkıp Medîne’ye gelen, henüz nebevî edebden, İslâmî terbiyeden hissedâr olmamış, medenî görgüden yoksun bâzı bedevîler, Sevgili Peygamberimiz’in (sav) huzûrunda kaba-saba konuştuklarında Allah Rasûlü onları sabırla dinler, kırmadan ve incitmeden cevap verirdi. Bu bedevîler, O’nun huzûrunda ve O’nun civârında birkaç gün kalıp da İslâm ahlâkı dersi aldıklarında ilk gün yaptıklarından dolayı utanır, özür dilerlerdi.

Ashâb-ı kiram da bedevîlerin söz ve tavırlarına karşı sabırlı ve tahammüllü idiler. Hattâ bedevîlerin sık sık gelmelerini, Efendimiz’e (sav) soru sormalarını arzu ederler, böylece kendilerinin edeben sormaya cesâret edemedikleri konularda bilgi sâhibi olma fırsatı bulurlardı.

Bâzı sahabîler bu görgüsüz tavırlara, bu tatsız konuşmalara müdâhale etmek istediklerinde Efendimiz (sav) onları teskîn eder, hoşgörü ile davranmalarını isterdi.

Ebu Rifaa anlatıyor: Allah Rasûlü’ne vardığımda o hutbe okuyordu. “Yâ Rasûlallah! Garip bir adam, dîni hakkında soru sormak için geldi. Dîni nedir bilmiyor.” dedim. Bunun üzerine Allah Rasûlü (sav) bana yöneldi. Hutbesini bırakıp yanıma geldi. Bir sandalye getirdiler. Ayakları zannedersem demirdendi. Allah Rasûlü onun üzerine oturdu. Allâh’ın kendisine öğrettiği şeylerden bana öğretti. Sonra gidip hutbesini tamamladı.7

İhtiyaç Sâhibine Yardımcı Olmayı Emrederdi

Allah Rasûlü (sav), “İhtiyâcının görülmesini isteyen bir ihtiyaç sâhibi gördüğünüzde ona yardımcı olunuz.” derdi.

Sevgili Peygamberimiz, İslâm kardeşliğini bilfiil yaşamış, yaşatmıştı. İslâm kardeşliğinin gereği olan “din kardeşimizle selâmlaşma, hasta olduğunda ziyâret etme, dâvetine katılma ve cenâzesinde bulunma yanında; din kardeşimize yardımcı olma, destek olma, borç verme, derdiyle ilgilenme, ihtiyâcını görme” konularında tavsiyelerde bulunmuş, kendisi de bizzat bu konuda örnek davranış sergilemişti.

“Kim din kardeşinin ihtiyâcını görürse Allah da onun ihtiyâcını görür.”8 der, ihtiyaç sâhiplerine kapısını kapayan kimseye Allâh’ın rahmet kapısını kapayacağını söylerdi.9

Aşırı Övgüyü Kabûl Etmezdi

“Allah Rasûlü (sav), ancak yapılan iyiliğe denk düşen ve dalkavukluğa kaçmayan övgüleri kabûl ederdi.”

Sevgili Peygamberimiz, kendisini kuru ekmek yiyen Kureyşli bir kadının oğlu olarak takdîm eder, sürekli Allâh’ın kulu olma şuurunu aşılardı. Güzel Kur’ân okuyan Ebu Musa el-Eş’arî, Übeyy b. Ka’b ve Abdullah b. Mes’ud (r.anhüm) gibi sahabîlerin güzel Kur’ân tilâvetini takdîr ederdi. Ancak hiçbir zaman aşırı medih ve övgüde bulunmaz, aşırı övgü yapanları kabûl etmezdi.

Aşırı medih yapanların, medh ettikleri kişiyi kör testere ile kesmiş gibi olacaklarını söylemişti. “Yüzünüze karşı sizi aşırı derecede övenlerin yüzüne toprak saçın.”10 yâni bu övgüyü kabûl etmeyin, diyordu.

“Aramızda yarın ne olacağını bilen Peygamber vardır” diye kasîde okuyan kişiyi hemen uyarmış, “Yarın ne olacağını Allah’tan başka kimse bilemez.” demişti.11

Hiç Kimsenin Sözünü Kesmezdi

Sevgili Peygamberimiz (as), küçük-büyük, genç-yaşlı, kadın-erkek herkese değer verir, hiçbir kimsenin sözünü kesmezdi. Ama her konuda olduğu gibi bu konuda da ölçülü idi. Haddi aşan olursa buna müsâade etmezdi. Ya haddi aşan kişiye engel olur ya da oradan ayrılırdı.

Kişisel gelişim, motivasyon, beden dili, pedagojik ve psikolojik prensipler konularını en güzel şekilde uygulayan, bundan 1400 sene önce henüz câhiliyye döneminden yeni kurtulmuş, çoğu bedevî olan insanlara medeniyet dersi veren Rahmet Peygamberi’nin (sav) nebevî mesajına günümüz sözde medenî(!) insanının çok daha fazla ihtiyâcı vardır.

Nâzik ve kibar konuşan, görgü kurallarından sık sık söz eden ama damarına bastığınızda ya da çıkarına dokunduğunuzda birden kabalaşan ve vahşîleşen günümüz insanı; arzuladığı huzur ve mutluluğu, gerçek medeniyeti Allah Rasûlü’nün (sav) edebî ölçülerine bağlılıkta bulacaktır.

Dipnotlar:
1 İmam Tirmizî’nin “eş-Şemâilü’l-Muhammediyye” adlı eseri, Prof. Dr. Ali YARDIM tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir. İmam Tirmizî’nin Şemâil’i üzerine ondan fazla Arapça şerh yazılmış olup, bildiğimiz ilk şerh İmam Süyûtî tarafından yapılmıştır. Bu konuda en meşhur şerh, Molla AIiyyü’l-Karînin “Cem’ul-Vesâil” adını verdiği şerhtir.
2 Müslim: Birr 69; Tirmizî: Birr 82; Darimî: Zekât 34; Malik, Muvatta Sadaka 12; Ahmed b. Hanbel, Müsned: 2/386.
3 ÂI-i İmrân: 3/159.
4 Buhârî: Cihad 37; Ebu Davud: Tıb 1, Sünnet 24; Nesaî: Cenaiz 81; İbn Mâce: Cenaiz 37
5 Buhârî; İman 40, İlim 25; Salât 46, Ezan 156, Fiten 8; Müslim: İman 24; Salât 53, Tevbe 53
6 Tevbe: 9/128.
7 Müslim: Cuma 60; Ebu Davud: Taharet 51; Nesaî: Taharet 75, Ziynet 131.
8 Buhârî: Mezalim 3, İkrah 7; Müslim: Birr 58; Ebu Davud: Edeb 38; Tirmizi: Hudud 3.
9 Tirmizî: Ahkâm 6; Ebu Davud: İmare 13; Ahmed b. Hanbel, Müsned:5/239
10 Müslim: Zühd 68; Ebu Davud: Edeb 9; Tirmizî: Zühd 55; İbn Mâce: Edeb 36.
11 Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid: 8/129; Heysemî, Mecmeu’l-Bahreyn: 4/178; Taberanî, el-Mu'cemu's- Sagîr: 1/124.

Mart 2019, sayfa no: 42-43-44-45

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak