Ara

Hicret ve Yol Arkadaşı

Hicret ve Yol Arkadaşı
Hicretin görünen anlamı zulümden kurtulmak, özgürlük ortamına varmaktır. Fakat bizce Hicret’i sırf bu anlamıyla algılamak eksik ve yanıltıcı olur. Bu anlamıyla Hicret sırf edilgin, savunucu bir eylem biçimine girer. Hicret bir yanıyla “edilgin” bir olaysa, bir yanıyla da küfre karşı “etkin” bir tavır alma biçimidir. Nitekim “cihad” emrinin Hicret’ten sonra gelmesi böyle bir anlayışı doğrulayacak niteliktedir. Hicret’ten önce de, İslâm düşmanlarıyla savaşmak için çeşitli sebepler ortaya çıkmış fakat Müslümanların gerçek anlamıyla bir sıcak savaş ortamına girmelerine müsaade olunmamıştı. Hicret, bu etkin yanıyla Müslümanların zulüm düzeninin bir parçası olarak yaşamayı reddedişleri ve küfrün karşısına “bağımsız bir güç” olarak çıkmaları anlamına gelmektedir. Bu anlamıyla zulme karşı zâlim düzenin bir parçası olarak mücâdele verilemeyeceğinin, böyle düşünmenin eşyânın tabiatına aykırı düşeceğinin bir ifâdesi sayılmalıdır. Özetle hicret, sâdece zulümden kurtulmak gibi edilgin bir tavrı değil aynı zamanda zulme karşı çıkmak ve onun karşısında müstakil bir taraf teşkil etmek gibi etkin bir anlamı da içermektedir. Günümüz Müslüman’ı Hicret’in etkin anlamını, zulüm düzeninin direttiği şartlara bağlı kalınarak İslâmî bir mücâdeleyi yürüttüğünü düşünmenin vehimden ibâret kalacağını kavramış olmalıdır. Üstelik böyle bir ortamda yürütülen mücâdele sâdece bir “yeniden düzenleme” düzeyinde kalacaksa, bu işin son tahlilde zulmün işine yarayacağı husûsu da hesâba katılmalıdır. Hicret farazî değil fiilî bir olaydır. Kendimizi hicrette farz etmekle Hicret etmiş olmayız. Hicret zulümle, küfürle mücâdele etmek için zulüm ve küfür ülkesini terk etmektir. Buradan çıkarak, küfür düzeninin ölçütlerini terk etmeye ve kafaların İslâm’ın düsturlarıyla arındırılmasına simgesel anlamda Hicret diye bakmak mümkündür sanıyorum. İmdi, her hicrette hicret edene bir mağara arkadaşı (yâr-ı ğar) gerekiyor. Mağara arkadaşı, arkadaşının dostudur. Yâni arkadaşlıktan daha fazla bir konum... Sıradan arkadaşlıkta yoldaşlar sâdece birbirine arka çıkar. Ama dostlukta arka çıkmanın yanında sırlar paylaşılır. Dostlar birbirine sırdaş olur. Sırdaşlık sıradan bir olay değil. Sırdaşlık mahremiyetini dostuna açma, sırrını onunla paylaşma sürecine girmeyi gerektirir. Nitekim Hazreti Ebu Bekir’e gizli zikir ilk kez Hicret’in ilk konaklama yeri olan Sevr Mağarasında tâlim ettirildi. Sıddîk-i Ekber Medîne’ye hicretini gerçekleştirirken böylece iç hicretini de gerçekleştirmiş oluyordu. Bu da, oradan müştak... İslâmî düsturların içselleştirilmesi ve bir ahlâk hâlinde yaşanabilmesi olayı ancak İslâm'ın âmentüsünü içselleştirmekle kuvveden fiile çıkabilirdi. Günümüzde, tasavvuf dediğimiz olayın özü de bu noktada gizli: Âmentünün rükünlerinden herhangi birini içselleştirmek, şerîatın hükümlerini yaşamaya müncer olur... Bu da Hicretin bir başka vechesini işâret eder: Hicretin simgesel medlûlü... Özetlersek, hicretin 3 farklı anlamı şöyle tecellî ediyor: 1. Kişinin öz yurdunu terk etmesi, 2. Yurdun terk edilmesi sonucunda küfür karşısında özgür ve bağımsız bir taraf teşkil edilmesi, 3. Müslümanca iç yaşantının bir hâlden başka bir hâle dönüştürülmesi: İslâm’ın içselleştirilmesi (simgesel anlam). Hicretin ikmâl edilmesiyle Medîne diyârında muhacir ile ensarın kardeş ilan edilmesi de değindiğimiz dostluk bağlamında bir anlam taşıyor olmalıdır. Onlar birbirinin dostu oldular ve yol arkadaşlıkları başladı. Savaşta ve barışta, evvelde ve âhirde, zâhirde ve bâtında, her yerde ve her zaman birbirini kayırmaya, birbirine arka çıkmaya, destek olmaya, birbiriyle paylaşmaya gönül ve sofra açan bir arkadaşlık, yol arkadaşlığı, can arkadaşlığı... Rasim Özdenören (Şubat 2016)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak