Ara

"Gönül Mektubu" Yenidünya Dergisi

"Gönül Mektubu" Yenidünya Dergisi

Kıymetli kardeşlerim!

Üstazımızın İlahi davete icabetinden sonra, Osman Öztürk Beyin evinde 1988 yılında, İpek Hocamızın iştirakiyle Safa Vakfı’nı kurmaya muvaffak olduk biiznillahi Teâlâ. Dağlarda hicret günleri, yaz kampları, yaz okulları kuruldu. Çeşitli yarışmalar, kütüphane, kitap temini, dershaneler ve okullar eklendi gitti bu kervana. Ülkemizin her tarafı, çemenzare döndü adeta. Dergi başlı başına bir hizmet oldu. Sözünü eder etmez, Süleyman Şensoy kardeşimiz kollarını sıvadı. Muhahammed Altıntaş, Tahir Sönmez ve diğer kardeşlerimizle başlandı faaliyete. Malı mülkü, nefsi canı, nefesi nutku feda etme yolunda, dergiyle bir adım atıldı Allah Teâlâ yolunda. Bu binaya camiamız, tuğla, harç koydu ta yürekten. “Bu sancağı insanların en hayırlısına vereceğim.” buyuran Efendimiz (sav)’in, Ali (kv)’ye emaneti teslim ederken söylediği söze kulak verdi kardeşlerimiz. “Bir kimseyi hayra yönlendirmek, kızıl develeri Allah Teâlâ yolunda feda etmekten daha hayırlıdır.” Her biri, bir başkasını abone etmek için koyuldu yola. Bu vesile ile çok kimse huzura erdi. Bir umre seferinde gördüğüm rüyayı hiç unutmam. Üstazımız Süleyman’dan dergi hakkında bilgi aldı. Elleriyle yüzlerini okşadı. Fakat bir kaygı vardı içimde yayın hakkında. Seferden döndüm. Toplantı anında, kapatalım diyen birine, “Gömleğimi satarım yine kapatmam.” dedim. Bize tahsis edilen parayı ortaya koydum. Durumu müsait olanlara haber verdim. Dergi kurtuldu sıkıntıdan. Yazıları boy abdesti ve İhlas-ı Şerif’lerle yazıyorduk. Dergiyi ziyaret edenlerden, Efendimiz (sav)’i müşahede edenler de vardı. Dergi toplantısı, adeta dergâh toplantısı gibi geçiyordu. Hizmet edenlerin hepsine teşekkür ediyorum. Hüseyin Cerrahoğlu’ndan bir hatırayı nakletmeden de geçemiyorum: Hüseyin kardeşimize hep radyo ve televizyondan bahsederdim. İtiraz etmez ama taaccüb ederdi. Sıkıntıların altında ümid vaad ederdim. Bir yolculuk anında, belirlediğim konuları hayretle karşıladı. Piknikte derviş, sporda derviş, arabada derviş, insanoğlunun fıtratına uygun her alanda derviş. Derginin güzellikleri bitmez. Üstazımızın yazıları vardır içinde diye, yere bile koymayan kimseleri bilirim. Dergiye abone olanlardan biri, “Kim bu derginin sahibi, evimize girdi bu nimet, ev halkı hep taate başladı.” der. Yazanı çizeni, yayına hazırlayanı, dağıtanı samimi olduğu müddetçe, bereket ve saadet geliyordu hayata. Okurların çoğu, sanki büyüklerimizi davet ediyorlardı evlerine. Hizmet edenlerin şefaate mazhar olacağına da inanıyorum can u gönülden. Gönlüm hep ârifân-ı İlâhînin sözlerinin duyulmasını isterdi bütün dünyada. Çok şükür dergi vesilesiyle bu da mümkün oldu. Hikmetli kelamlarını kulaklar duya duya, kalblerine inen nuru da, içti doya doya sadıklar. Hanımefendi sayısıyla evlerimiz âdâb-ı muâşeret, Beyza ekiyle çocuklarımız nezaket, nezafet, Mavi yayıncılıkla insanlarımız ilim ve fazilet öğrendi. Adeta dergi bir okul, bir üniversite oldu. Her sayısında, günümüzde en önemli olan konuyu ele aldı. Dertlere deva, gönüllere şifa oldu. Kapağındaki konular, araştırmacıların müracaat edeceği yazılar haline geldi. İnsanlığın huzuru için yapılan tüm çalışmaları takdir eder, başarılar dilerim Hâlik-ı Lemyezelden (cc).

Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak