Ara

Efendimiz’in (sav) Sosyal Hayatından Yansıyan Sünnet ve Tavsiyeler “Eğitim ve Öğretim”

Efendimiz’in (sav)  Sosyal Hayatından Yansıyan Sünnet ve Tavsiyeler “Eğitim ve Öğretim”

Efendimiz’in (sav)
Sosyal Hayatından Yansıyan
Sünnet ve Tavsiyeler
“Eğitim ve Öğretim”
Mehmet Nezir Gül

“Âlimin abide üstünlüğü, benim en sıradan olan kişinize üstünlüğüm gibidir. Şüphe yok ki Allah, melekler, gökler ve yer ehli, hatta yuvasındaki karınca ve denizin dibindeki balıklar bile, inşalara hayrı öğretenlere duâ ederler.” (Tirmizi-191, K.S.-4102)

Allah Rasûlü (sav) insanlara hakkı ve hakikati öğreten üstün bir öğretmendir. “İnnemâ bu’istü muallimen: Ben de bir muallim olarak gönderildim.” (İbn-i Mâce, K.S.-6053)

Efendimiz (as), âlimlerin, peygamberlerin varisleri olduğunu bildirmiştir. Peygamberler mal mülk olarak bir şey bırakmazlar. Ancak ilim ve hikmet bırakırlar, gerçek nasip sahibi olanlar bu mirasa sahip olanlardır. (Tirmizi, Ebu Davud-196)

Resulullah (sav), dinde fakih olmayı, dini meselelerde anlayış ve bilgi sahibi olmayı, Allah’tan bir hayır olarak nitelendirirdi. (Buhari, Müslim, Tirmizi, K.S.4109)

Müminlerin âlimlere hürmetli olmalarını isterdi. Âlimleri (ulemayı) ancak münafıklar hor görür. (Taberani-201)

Bazı insanlara İslâm hukukunu öğretirdi. Her bölgede bu konuda yetişmiş insanın olmasını bir zorunluluk olarak görürdü. (Ebu Davud-225, İbn-i Mace-228)

Komşulara uygun ortamı hazırlayarak dini konularda bilgi vermeyi, fikir alışverişinde bulunmayı, iyilik tavsiyesinde, kötülük uyarısında bulunmayı önemserdi. (Taberani-310)

Allah Resûlü, bir hakkın, gereken bilginin öğrenilmesinde çekinme ve utangaçlığın, engel olmaması gerektiğini söylerdi. (Tirmizi, K.S. 10/450)

Yabancı dil öğrenmeyi bazı sahabilerine emretmiştir. Resûlullah (sav) Zeyd b. Sabit’e İbranice öğrenmesini emretmiştir. Bu durum onlarla aracısız, daha doğru bir iletişim için ve aynı zamanda onların çalışmalarını, niyetlerini öğrenmek açısından da önemlidir. (Buhari, Ebu Davud, Tirmizi-320, K.S.-4135)

Çevre kabilelerin eğitim, öğretim ve irşadı için muallimler gönderirdi. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei-K.S. 2/224)

Öğrenen ve Öğreten...

Allah Resûlü perşembe günlerini insanlara öğüt vermek için ayırırdı. Âlimler, bilginler, öğretmenler, haftanın bir gününü özellikle insanları irşad etmek, sohbet etmek için ayırmalıdır. (Buhari, Tirmizi-235) Ancak sık sık sohbet vererek, insanları bıkıp usandırmamak gerekir. (Buhari, Müslim, Tirmizi-235)

Peygamber Efendimiz (sav), miras ilmini, Kur’ân-ı Kerîm bilgisini öğrenmeyi ve bunu halka öğretmeyi tavsiye ederdi. (Tirmizi, K.S.-4113)

Efendimiz (as) şu temel ilkeleri bizlere sunmuştur:

Bir insana Kur’ân’dan bir ayet bile öğreten, onun efendisidir. Hocasına asla hile yapmamalı, onu kendisine tercih etmelidir. (Taberani-202)

Bir insana ilim öğreten kişi, o bilgiyle amel edenin alacağı sevabın aynısını alır ve diğerinden de bir eksilme olmaz. (İbn-i Mâce-204)

Mescide veya evinden dışarı herhangi bir yere, bir hayır, bilgi öğrenmek için giden Allah yolundaki mücahit gibidir. (Taberani-206, Tirmizi-212, İbn-i Mâce, K.S.-4110)

Allah rızası için ilim tahsil edenin geçmiş günahları bağışlanır. (Tirmizi-213)

Kişi, bildiği bir konu, kendisine sorulduğu zaman muhakkak gereken açıklamayı yapmalıdır. Aksi takdirde cehennemde bir gemle gemlenir. (Tirmizi, Ebu Davud-224, K.S.-4119)

Değişik bölgelerden gelen insanlara iyi davranılarak, bilmedikleri öğretilmeli. (Tirmizi-230, Rezin-233)

Cahil bilmediğini sorup öğrenecek, âlim de bildiğini aktaracaktır. (Taberani-234)

Kişi bildiklerini uygulamalıdır. Allâh’a karşı gelmekten sakınmalıdır. (Tirmizi-232)

Zan ve kuruntularıyla amel eden, olur olmaz yorumlarda bulunan insanlara fırsat verilmemeli, ilim sahibi olunmalıdır. (Buhari, Rezin, K.S.-4112)

İnsanlara akıllarının alacağı şeyleri öğretmek gerekir. (Müslim-240) Söylendiği takdirde kavrayamayacakları, din hakkında yanlış yorumlara sebep olacak bilgiler toplumda fitne ve kargaşaya yol açar.

Yanlış bir istekte bulunanlara hemen kızmayıp, anlayacağı örneklerle düşüncesinin yanlışlığını dile getirmek. (Müsned, Taberani-241) Allah Resulü zina yapmak için izin isteyen bir gence, birisinin, kendi

annesi, kız kardeşi, teyzesi, halası vb. ile zina etmesini kabul edip etmeyeceğini sormuş, olumsuz cevap alınca da; “İşte senin gibi diğer insanlar da bunu kendi yakınları için istemezler.” buyurmuştur. (Müsned, Taberani-241)

İlim bir sorumluluktur. Kişi, bildiği konuları değişik amaçlar için kullanıp hainlik etmemelidir. (Taberani-250)

Bilgi, kısım kısım verilmelidir. Bir konu hazmedilmeden diğerlerine geçilmemelidir. (Müsned-253) Allah Resûlü Kur’ân-ı Kerîm’i onar ayet halinde sahabeye ezberletir, sonra diğerine geçerdi.

Çocuklara küçük yaşta bazı temel bilgiler vermek. “Küçük yaşta öğrenilenler taşa nakşetmek, büyük yaşta öğrenilenler suya yazmak gibidir.” (Taberani-255)

İlim, Allah için öğrenilmelidir. Âlimlerle tartışmak, seviyesiz insanlarla münakaşa etmek, bilmeyenleri yenerek, onlara üstünlük sağlayarak teveccüh kazanmak, dünyalık elde etmek için ilim öğrenilmez. (Tirmizi-257-258, İbn-i Mâce-265, K.S.-6069)

İlimde fayda sağlamayacak ayrıntılardan, tehlikeli derin konculardan uzak durulmalıdır. (Darimi-269)

İlmin şu temel hakları verilmelidir:

Hikmet sahiplerine lüzumsuz şeyler anlatmamak.

Ahmaklara hikmet sunmamak.

Ehil olanı ilimden mahrum etmemek.

Ehil olmayana ilim öğretmemek. (Darimi-239)

Bazı Yöntemler

Allah Resûlü (sav) yazı malzemesini sürekli hazır bulundururdu. Herhangi bir sefere çıksa bile yanına alırdı. (Tirmizi-290, K.S.- c.4 s. 484)

Öğrenilen bilgilerin kaybolmaması, unutulmaması için yazarak not almayı tavsiye ederdi. Hadisleri unuttuğunu söyleyen bir sahabiye şöyle demiştir: “Sağ elini yardıma çağır (yaz).” (Tirmizi, 318, K.S.-4132) Bu konuda kendisinden yardım isteyene de yardımcı olurdu. Bir hutbesini yazılı olarak isteyen Ebu Şah’a yazdırmıştı. (Buhari, Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-4133)

Yazıda estetiğe önem verirdi. Gönderilen bir mektup, yazılan bir metin güzel olmalı, mürekkep dağınık olmamalı, bunun için gereken tedbir alınmalıdır. (Tirmizi-291)

İnsanlara gerektiğinde göstererek öğretirdi. Çünkü sadece duymak, görmek gibi olmaz. (Taberani, Müsned-261)

İnsanları eğitmede, onlara yol göstermede bazı şekiller çizerdi. Doğru yolu anlatırken düz bir çizgi çizer, sonra kenarlarına değişik çizgiler çizer ve buyurur: “Bu yol Allâh’ın yoludur. Diğerleri de üzerinde şeytanın çağırıp durduğu yollardır.” (Darimi, Müsned)

Allah Resulü, bazen örnekler verirdi. Konuların öğretilmesinde temsiller, örneklemeler getirirdi. Böylece konunun daha iyi anlaşılmasını sağlardı. (Buhari, Müslim, Tirmizi-K.S. 2/337,338) "Ben ve Allâh’ın benimle gönderdiği, kavmine varıp da şöyle diyen adama benzeriz: Gözlerimle düşmanı gördüm. Apaçık sizi uyarıyorum. Haydi, kaçıp kendinizi kurtarın.” (Buhari, Rikak, İ'tisam, Müslim; Fedail)

Bazı bilgileri verirken görsellikten yararlanırdı. Altın ve ipek elbisenin erkeklere haram olduğunu söylerken, ellerine alarak göstermişti. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, K.S.-5286)

Birisine bir bilgi verdiğinde, bir şey öğrettiğinde, bazen doğru öğrenip öğrenmediğini kendisinden dinler, tekrar ettirdi. (Taberani-316)

Çevresindeki insanların yanlışını, kalplerini kırmadan, incitmeden güzelce hatırlatırdı.

Bir bilgiyi vermeye, dikkat çekici bir sözle başlardı. (Müslim-K.S. 2/207)

Jest ve mimiklerden faydalanırdı. Ramazan günlerinin sayısını öğretirken, cemaate ellerini kullanarak, parmak hesabı yapmıştır. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei-K.S. 9/439)

İkna edici deliller kullanırdı. Hanımını öpmenin orucu bozacağını düşünen Hz. Ömer’e, "Sen oruçluyken ağzına su aldığında nasıl ki bozulmazsa, bu da böyledir.” diye cevap vermiştir. (Ebu Davud-K.S. 9/454) Çocuğunun kendisine benzememesinden dolayı hanımından şüphelenen bir adama, develerinden farklı renklerde yavrularının olup olmadığını sorar. Niçin böyle olduğunu sorunca, “Soya çekmiştir.” cevabını alır. Bunun üzerine Resûlullah (sav), “Kim bilir senin çocuğun da soyundaki bir damara çekmiştir.” buyurur. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei, Tirmizi, İbn-i Mâce-4456)

Allah Resûlü (sav), bir meseleyi öğretmek için, hikaye kurgusunu kullanırdı. İlahi kurallara uyulmamasının, bütün bir toplumu etkileyeceğini izah etmek için şu örneği verir: “Bir geminin birinci katında olanlar, kendilerine su temin etmek için, gemiyi delecek olurlarsa, bütün bir gemi batar. Dolayısıyla, diğer kattakiler buna izin veremezler.” (Buhari, Müslim-5181)

İnsanlara bir meseleyi öğretirken benzetmeler yapardı. Sidretü’l-Münteha’daki meyveleri anlatırken, büyüklüğünü Yemen testilerine, yapraklarını fil kulaklarına benzetmiştir. (Buhari, Müslim, Timizi, Nesei-8438)

Peygamber Efendimiz, yeni Müslüman olmuş müminleri eğitmek, onlara dinini öğretmek için ashaba görev verirdi. (Nesei-6163)

Allah Resulü (sav), bulunduğu milletin tarihini, aile, kabile bilgisini önemser, bilgi sahibi olurdu. (Ebu Davud, Timizi-7176) Dolayısıyla tarih bilgisine sahip olmayı önemserdi.

İnsanlara kıssa anlatarak öğretme yolunu da kullanırdı. (Müslim-9158) İsrailoğulları’na ait hikayelerden ibretli olanları da anlatır ve anlatılmasını da yasaklamazdı. (Ebu Davud-9169, Buhari, Tirmizi, K.S.-4127)

Allah Resulü (sav), tabiatta var olan nesneleri, varlıkların isimlerini ashabıyla değerlendirir, öğretirdi. Bir gün tepelerinden bir bulut geçer. O bulutun ismini sorar, ashap da söyler. Efendimiz (as) o tür bulut için Arapça’da kullanılan iki ismi daha söyler. (Tirmizi, Ebu Davud-9177)

Sorular

Allah Resulü (sav), her soruya hemen cevap vermezdi. Bazılarına hemen, bazılarına biraz sonra, bir kısmına ise daha sonra cevap verirdi. (Buhari, Tirmizi, Muvatta-7223)

Efendimiz (sav), bir şey öğrenmek için soranlara, konusuna durumuna göre hemen sözlü olarak cevap vermez, uygulamalı olarak cevap verirdi. Namazın kaç vakit olduğunu soran sahabiye, iki gün tatbiki olarak namazın başlangıç ve bitiş vakitlerinde namaz kılınarak öğretmiştir. "İşte namazların vakti, iki gün boyunca gördüğün zamanlar arasındadır.” (Müslim, Ebu Davud, Nesei, 995, K.S.-2360,2363)

Yersiz bazı konular hatırlatılarak, şu yapılacak mı, bu yapılacak mı gibi lüzumsuz sorular sorulmasını yasaklar, insanları yükümlülük altında bırakmaktan kaçındırırdı. (Buhari, Müslim, Ebu Davud-270)

Soru soran iyi niyetli olmalıdır. Yanıltmak, küçük düşürmek için soru sormamalıdır. (Rezin-276)

Allah Resûlü bazen de sorulan bir soruya, soruyla karşılık/cevap verirdi. Hanımını öptüğü için bir günah işlediğini düşünen Hz. Ömer Peygamber Efendimiz şu soruyu sormuştur: “Oruçlu iken ağzına su alıp çalkalasan bir şey olur mu?” "Hayır.” cevabını veren Hz. Ömer’e, kişinin hanımını öpmesiyle de orucunun bozulmayacağını böylece öğretmiş olur. (Ebu Davud-2926)

Dışarıdan gelen insanların en anlamsız veya ilginç sorularını sabırla dinler, cevaplarını verirdi. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei-K.S. 2/223)

Temel konularda esas ilkeler belirlerdi ancak bazı durumlarda istisnalar da getirirdi. Aynı soruyu soran farklı şahıslara zıt cevaplar verdiği olurdu. Genç birisi, gelerek hanımım oruçluyken öpmesinin caiz olup olmadığım sorunca, hayır cevabını alır. Ama daha sonra yaşlı biri aynı soruyu sorunca, evet cevabını vermiştir. (Ebu Davud-2927)

Efendimiz (sav)'den...

"Ahir zamanda din vasıtasıyla dünyalık elde etmek için birtakım insanlar ortaya çıkacaktır. İnsanlara yumuşak görünmek için koyun postuna bürünecekler. Dilleri baldan tatlı ama kalpleri kurt kalbi olacaktır.” (Tirmizi-259)

“Cennet bahçelerine uğradığınız zaman faydalanın.”

“Ya Resulallah! Cennet bahçeleri nedir?”

“Âlimlerin meclisleridir” (Taberani-222)

“Hikmetli söz mü’minin yitiğidir. Onu almaya o, herkesten daha çok hak sahibi ve layıktır." (Tirmizi-215, K.S.-4115)

“Kim âlimlere karşı böbürlenmek, cahillerle münakaşa etmek ve halkın dikkatini üzerine çekmek maksadıyla ilim öğrenirse, Allah onu cehenneme sokar." (İbn-i Mâce, K.S.-6069)

"Ya âlim, ya ilim talebesi, ya dinleyici, ya da onlara karşı muhabbet besleyen ol. Sakın beşincisi olma, yoksa helak olursun.” (Taberani-200)

“Gerçek fakih; insanlara Allâh'ın rahmetinden umut kestirmeyen, azabından emin kılmayan, Allâh'ın masiyetlerine ruhsat vermeyen kişidir. İçinde ilim bulunmayan ibadetten hayır yoktur; içinde kavrama bulunmayan ilimde de hayır yoktur. İçinde sonucunu düşünme ve tefekkür bulunmayan okumadan da hayır yoktur.” (Darimi-237)

Güzel soru sormak ilmin yarısıdır." (Taberani-280)

"Şüphesiz Allah, ilmi insanların ellerinden çekip almaz. Lâkin ilmi, âlimleri almakla alır. Âlimlerden kimse kalmayınca, insanlar cahil başkanlar edinirler, onlara sorarlar, onlar da fetva verirler. Hem kendileri sapar hem de onları saptırırlar.” (Buhari, Müslim, Tirmizi-323, K.S.-4138)

“Allah (cc), melekler, sema ehli, deliğindeki karıncadan, derindeki balığa varıncaya kadar tüm arz ehli, insanlara hayrı öğretsen kimselere mağfiret duasında bulunur." (Tirmizi, K.S.-4103)

“Âlimler peygamerlerin varisleridir. Peygamber ne dinar ne dirhem miras bırakır ama ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse bol bir nasip elde etmiştir. (Ebu Davud, Tirmizi, İbn-i Mâce, K.S.-4108)

“İlim öğrenmek her Müslümana farzdır. İlmi, ona layık olmayana öğretmek, domuzun boynuna mücevherat, inci ve altın takmaktır.” (İbn-i Mâce, K.S.-6050)

Eylül 2019, sayfa no: 18-19-20-21-22

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak