Ara

Efendimizin Özel Hayâtından Sünnet ve Tavsiyeler “Hasta Ziyareti”

Resûlullah (sav), hasta ziyaretinde bulunurdu. (Ebu Davud, K.S.-3404) “Hastayı ziyaret etmek, Allâh’ın huzuruna çıkmak gibidir.” (Müslim-2385) Hasta ziyaretinde bulunmanın, insana cenneti ve meleklerin tevbe ve istiğfarını, cehennemden uzak olmayı, cennete girmeyi sağlayacağını haber vermiştir. (Müslim, Ebu Davut, Tirmizi 2366, 2368, 2369, K.S.-3400, 4658 v.d.) “Hasta ziyaretinde bulunan kimse, ziyaretten dönünceye kadar cennet meyveleri arasındadır.” (Müslim, Tirmizi, K.S.-3401) Resûlullah (sav), tedavisini yapmak, ilgilenebilmek amacıyla, Hendek Savaşında kol damarından yaralanan Sa’d b. Muaz için Mescid-i Nebevi’de çadır kurdurdu. (Ebu Davud, Nesei, K.S.-3405) Efendimiz (as), hasta ziyaretinde, hasta olan şahsın elini tutarak bir yakınlık kurar, hal hatır sorar, güzel, moral verici sözler söylerdi. (Tirmizi-2375) Resûlullah (sav), hastalara ilgi gösterir, şefkatle yaklaşırdı. Bir defasında cüzamlı bir hastanın elinden tutmuş; “ Allâh’a güvenerek ve O’na tevekkül ederek ye! ” buyurmuştur. (Ebu Davud, Tirmizi, İbn-i Mâce, K.S.-3899) Gayrı müslim de olsa, hasta ziyaretinde bulunurdu. Ortam uygunsa onları hidayete davet ederdi. (Buhârî,Ebu Davut-2377) Hastanın yanında fazla kalmama, gürültü yapmama ve tartışma çıkarmamayı emrederdi, (İbni Mace-2379, Buhârî, K.S.-3409) Resûlullah (sav), bir kimsenin rahatsız olduğunu duyduğunda hemen gitmezdi. Belki geçici, ciddi olmayan küçük bir rahatsızlık olma ihtimaline binaen, ortalama üç gün beklerdi, (İbni Mace, Taberani-2380, K.S.6419) Tabii ciddi bir durum veya bizim yardımımızı gerektirecek bir durum varsa hemen gitmek gerekir. Böylesi de sünnettir. (Taberani-2382) Hasta ziyaretinde, canının istediği bir şey olup olmadığını sorar ve onu temin ederdi, (ibni Mace-2386, K.S.-7020) Eğer canının istediği bir şey olduğunu biliyorsa, onu götürmeyi tavsiye ederdi. Hastayı yemek yemeye zorlamamak, zararlı olduğu kesin olan yiyecek ve içecekleri vermemek gerektiğini söylerdi. (Tirmizi-7475 ve İbn-i Mâce, K.S.-3981, 7022) Rahatsızlanan Hz. Ali’yi ziyaret eden Peygamber Efendimiz, hurma katkılı bir yemek isteyince, bunun kendisi için zararlı olacağını söyleyerek vermemiş, arpa unundan yapılmış bir yemek vermiştir. (Ebu Davud, Tirmizi-7483) Haram olan şeylerden şifa aramayı yasaklardı. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-7552) Hastanın duasını istemeyi tavsiye ederdi. Çünkü onların duası Allah katında makbuldür. (İbni Mace-2387,K.S.-6422) Allah Resûlü'nün (sav) Tavsiye Ettiği Bazı Yiyecek Ve İçecekler Bazı rahatsızlıklar için deve sütü ve bevli tavsiye ederdi, “inek sütü içiniz. Çünkü o süt, her türlü şifayı bünyesinde barındıran otlardan meydana gelmiştir.” (Bezzar-7479, Tirmizi, K.S.-4001) Bal yemeyi tavsiye ederdi. (İbn-i Mâce-7519) Rahatsız olan birinin kendisine başvurması üzerine, ona bal şerbeti içmesini tavsiye etmişti. Adam daha sonra iki defa geldi ve şifa bulmadığını söyledi. Resûlullah (sav) ısrar etti, bir kere daha içirildi ve adamın ağrıları geçti. (Buhârî, Müslim, Tirmizi, K.S.- 3985) Sinameki (Tirmizi-7S33) ve çörek otunu önerirdi. “Çörek otunda ölüm hariç, her türlü hastalığa karşı şifa vardır.” (Buhârî, Müslim, Tirmizi-7520, K.S.-3986) Sabah yedi adet “Acve” hurmasından yemeyi tavsiye eder ve bunun sağlık açısından çok yararlı olduğunu belirtirdi. (Buhârî, Müslim, Davud-7524, K.S.-3987) “Mantar bir kudret helvasıdır, suyu göze şifadır.” (Tirmizi-7531, Buhârî, Müslim, K.S.-3989) Herhangi bir çıban veya yara olduğunda, üzerine kına koyardı. (Tirmizi K.S.-3991) Bazı hastalıklara karşı zeytinyağı kullanmayı tavsiye ederdi. (Tirmi-zi-7546 ve İbn-i Mâce, K.S.-4004) Efendimiz’den... “Müslümanın başına gelen bir ağrı, herhangi bir yorgunluk, dert, hastalık, üzüntü, hatta ufak bir kaygının karşılığında Allah, mutlaka onun günahlarından bir kısmını örter, bağışlar.” (Buhârî, Müslim, Tirmizi-2301, K.S.-4692) "Bir müminin ayağına bir diken ya da daha büyük bir şey batarsa, mutlaka Allah ondan bir günahı düşürür, bir de derecesini yükseltir.” (Buhârî Müslim, Muvatta, Tirmizi-2333) “Allah, şifasını vermediği hiçbir hastalık yaratmamıştır.” “İnsanların aldandığı iki nimet vardır: Sıhhat ve boş vakit.” (Buhârî, Tirmizi-9730, K.S.- c. 11 s.241) “Mü’mine bir hastalık gelir, sonra da Allah ona şifa verirse, bu hastalık onun geçmiş günahlarına kefaret, geri kalan hayatı için öğüt olur. Şayet münafık hastalanır, sonra da afiyet verilirse o, sahibi tarafından bağlanıp sonra salıverilen fakat niçin bağlandığını, niçin salıverildiğini bilmeyen bir deve gibidir.” (Ebu Davud, K.S.-1993) “Kim mükemmel bir abdest alır, sevap ümidiyle Müslüman kardeşini hasta iken ziyaret ederse, ateşten, yetmiş yıllık yürüme mesafesi kadar uzaklaşır.” (Ebu Davud, K.S.-3402) "Allah tan af ve afiyet isteyiniz. Zira hiç kimseye imâm yakînden sonra afiyet kadar büyük nimet verilmemiştir.” (Nesei, K.S.- c. 11 s. 241) “Mükâfatın büyüklüğü belanın büyüklüğü ile orantılıdır. Allah bir cemaati sevdi mi, onları musibete müptela eder. Kim bundan razı olursa Allah da razı olur. Kim de razı olmazsa, Allah da razı olmaz.” (Tirmizi, K.S.-4696) “Ya Resûlullah (sav), insanlardan en çok musibetlere kimler uğrar? “Peygamberler... Sonra büyüklükte onlara ve bunlara yakın olanlar. Kişi dine bağlılığı oranında belaya maruz kalır.” (Tirmizi, K.S, 4699) “Sizden kim nefsinden emin, bedeni sıhhatli ve günlük yiyeceği de mevcut ise, sanki dünyalar onun olmuştur.” (Tirmizi, İbn-i Mâce, K.S.- 4854) Mehmet Nezir Gül

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak