Ara

Dünyâda Yetim Gerçeği ve Mesûliyeti

Dünyâda Yetim Gerçeği ve Mesûliyeti
Mithat Tütüncü  Savaş, terör, işgâl, çatışma, doğal âfet, aşırı yoksulluk ve AIDS, EBOLA, H1N1 gibi ölümcül hastalıklar sebebiyle ebeveynlerinden birini veya her ikisini kaybeden çocuklar bir anda kendilerini kara gecelerin başladığı bir gelecekte bulurlar. Her yetimin bir hikâyesi vardır. Diğer bir ifâde ile her birinin yetim kalışının ve yetim kaldıktan sonra verdiği yaşam mücâdelesinin bir öyküsü vardır ve sâhipsiz kalmaları sebebiyle, ne yazık ki çâresizce birçok tehdit ve suiistimallerle yüzleşirler. Yetimlerin başlarına gelenler ve mâruz kaldıkları durumlar vicdan sâhibi her insanın gönlünü burkacak cinstendir. Şöyle ki; yetimler insan tâcirleri tarafından kaçırılarak Avrupa ve Amerika’daki âilelere para karşılığında satılarak ağır iş koşulları altında karın tokluğuna çalıştırılmakta, fuhuş bataklığına saplanmakta, uyuşturucu madde pazarlamacılığı yaptırılmakta, kimisi de organ mafyası tarafından kaçırılarak organları alınmaktadır. Çeteler ve teröristlerce kullanılan bu çocuklar, yine dilenci mafyası tarafından organları sakat bırakılarak dilendirilmektedir. Ve dahi bu satırlara sığmayacak nice zulümlere mâruz kalmaktadırlar. Meselâ son çeyrek yüzyılda organ mafyası tarafından kaçırılan çocukların sayısının bir milyonu çoktan aştığı bilinmektedir. Yetimlerin dertlerinin çözümünde hiç şüphesiz inanç, irâde, istikâmet, merhamet ve bu yolda gayret önemli unsurlar olarak öne çıkmaktadır. Cenâb-ı Allah insanı kâinâtın en şerefli varlığı olarak yaratmış ve yarattığı her şeyi de zâtına halîfe kıldığı insana emânet etmiştir. İnancımız olan İslâm’ın özü; sarsılmaz bir itikat, şaşmaz bir istikâmet ve merhamettir. Merhamet îmandan sızan bir ışık huzmesidir. Merhametten yoksun bir kâlp gaflet, dalâlet ve hüsran çıkmazındadır. Bakınız Peygamberlerin ve Evliyâların hayatları merhamet menkıbeleri ile dolu doludur. Merhamet duygusu ile dökülen gözyaşları nasıl da hafifletir insanoğlunu… ‘’Peki ya merhamet nedir?’’ Merhamet, karşılığı beklenmeden yapılan iyilik, kendinde olanı kendisinden daha yoksul olana ikram ve mâsumun, mazlumun, yoksulun çektiği ıstırâbı yüreğinde hissedebilmektir. Merhamet îman ağacının bir meyvesi, vicdan huzûru, Cennet müjdesi, âhiret sermâyesidir. İnsana ziyâdesi ile ihsân edilen dünyâ malının ve servetinin hakkını vermek, menedilen yollara ve yerlere harcamamakla, israf ve cimrilikten kaçınmakla mümkündür. Gerçek zenginlik mutluluğu ise mazlumları, mâsumları, yoksul ve yetimleri koruyup gözetmekle yaşanır. Fahr-i Kâinât Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Efendimiz, kalbinin katılığından muzdarip olan bir sahabi efendimize ‘’ Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri doyur, yetimin başını okşa.’’ tavsiyesinde bulunmuştur. Şimdi soralım kendimize, en son ne zaman bir yetimin başını okşadık? Gece sıcak yatağımızda yatarken; açlıktan, soğuktan, savaştan ve karanlıktan korkup gizliden gizliye ağlayan yetimlerin gözyaşları uykumuzu kaçırdı mı? Hiç o mâsumların gözlerine ışık, yarınlarına umut olmayı denedik mi? Allâh’ımızın emâneti, Resûlü Ekrem’in (sav) kaderdaşı olan yavruların sessiz çığlığını yüreğimizin derinliklerinde hissettik mi? Bilmeliyiz ki, hassâsiyet duygusu içinde olmak hissetmeye vesîle olur. Yetimlerin derdi ile dertlenen ve insan olmanın sorumluluğunda kendilerini önce en yakınından, çevresinden ve toplumdan mesûl hissedenler, onlara gösterdikleri teveccüh netîcesinde dünyevî evrede emsalsiz bir iç huzur ve haz duyarlar. Bir kimse sırf Allah rızâsı için bir yetimin başını okşarsa, elinin değdiği her saç teline karşılık ona ecir ve sevap vardır. Her saç teline karşılık bir sevap, ne büyük kazançtır. Davud-i Tai Hazretlerinin yetimlere dâir şu kıssasındaki tavrı ne kadar da mânidardır: Hizmetine bakan talebesi bir gün ona, ‘biraz et pişirdim arzu buyurmaz mısınız?’ dedi ve üstâdının sükût etmesi üzerine eti getirdi. Ancak Davud-i Tai kuddise sirruh bir talebesine, bir de önüne konan ete bakarak, ‘falanca yetimler nasıllar?’ diye sordu. Talebesi içini çekerek, ‘bildiğiniz gibi, iyi değiller efendim’ dedi. O büyük velî, ‘öyle ise bu yemeği onlara götür’ diye buyurdu. Hazırladığı ikrâmı üstâdının yemesini arzu eden talebe, ‘efendim siz de uzun zamandır bir şey yemediniz’ diye ısrâr edince; ‘’Evlâdım bu yemeği ben yersem, kısa bir müddet sonra dışarı çıkar, fakat o yetimler yerse sonsuza dek kalmak üzere arş-ı a’lâya çıkar’’ dedi. Yukarıda bahsettiğimiz sıkıntılarla başbaşa kalan yetimlerin elinden tutmak îmânımızın gereğiydi. Verenel Derneği bu çâresiz, kimsesiz ve ümitsizlerin derdi ile dertlenme adına, kurulduğu günden bu güne kadar yurt içinde, Filistin’de, Somali’de, Sudan’da, Suriye’de, Irak’ta, Arakan’da, kısaca üç kıtada birçok ülkede hayâta tutunmaya çalışan yetimleri unutmadı. Aylık yetim bakım ücreti olan 90 TL ile bağışçılar tarafından binlerce yetimin bakımının üstlenilmesine aracı oldu. Ayrıca yetimlere bayram harçlığı, kırtâsiye, giyim ve oyuncak ulaştırırken vâcip, adak, akika kurbanlarının etlerini yetimhânelere ulaştırdı. Derneğimiz, gönüldaşları ve bağışçıları ile birlikte 2015 yılına 5000 yetimi giydirmek hedefiyle başladılar. Elbette 400 milyon dünyâ yetimine yetebilmek mümkün değil ancak bu yolda gayret sarfetmek lâzım. Zîrâ insanoğlu sâdece yaptıklarından değil yapmadıklarından da sorumludur. Gözlerimizin içine bakan bu yetimler bizim çocuklarımız. Tüm hayırseverlerimizi, gönüllülerimizi, anneleri, babaları dünyâ yetimleri için devâm edecek giyim kampanyamıza ve aylık bakım ile onlara bir âile olmaya dâvet ediyoruz. Giyim paket ücreti 100 TL, aylık bakım ücreti 90 TL’dir. Yazımızı Allah Rasûlü’nün (sav) bir hadîs-i şerîfi ile netîcelendirmek istiyorum. “Bir kimse, akrabâsından veya başkasından olan bir yetimi; yetim kendisini kurtarana kadar uhdesine alsa, o kimseye Cennet vâcip olur.” (Râvi: Hz. Adiyy İbni Hakem r.a. )

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak