Ara

Dört Kapı Kırk Esas

Dört Kapı Kırk Esas

“Şeriat, tarikat yoldur varana / Hakikat, marifet andan içeri” sözleriyle Yunus Emre; şeriat, tarikat, hakikat ve marifet olmak üzere 4 büyük kapıyı bizlere haber verir. Bu dört kapının her birinin de kendi içinde onar mertebesi/makamı/esası vardır. Birinci kapı şeriattır. Şeriat yolu, itikat, ibâdet, ahlâk ve muamelâtın hepsini içerisine alan müstesna bir yoldur. Dikkat buyrulursa, bir ibadette, bu sayılanların hepsi mevcuttur. Oruç ibadetini ele alalım. Orucun faziletine iman etmek itikat yönünü, sabahtan akşama kadar yeme, içme ve cinsi münasebetten uzak durmak ibadet yönünü, bütün azalarımızı kötülüklerden korumak ahlakî yönünü, insanlarla ilişkilerinde ve ticaretinde doğru sözlü olmak, aldatmamak, aile hukukuna riayet etmek ise muamelât yönünü temsil eder. Benzer şekilde, “İlim öğrenmek, her Müslüman erkek ve kadına farzdır.” hadis-i şerifi mucibince ilmin farziyyetine inanmak itikat boyutudur, ilim öğrenmek ibadet boyutudur, ilmimizin bizde haşyet duygusunu oluşturması ahlâk boyutudur. “İlmin öyle şartları var ki biz altında eziliyoruz.” buyurur İmam-ı Azam (r.a.). Öğrendiklerimizi yaşantımızda göstermemiz ise muamelât boyutudur. İBADETLERİN DÖRT ŞEKLİ/YÖNÜ VARDIR. Birincisi kalbî yönüdür. Allah(cc) korkusu kalbî ameldir, bunu zahirde göremezsiniz, bu batında/kalpte olur. Niyet, kalbî ameldir. Bir yere gidişinizdeki niyet, oradan bir manevi haz/nasib elde etmek, halimizin güzelleşmesi, nefsanî halden kurtulmak, ilahî güzelliklere erme düşüncesi olmalıdır. Fakire veya isyanda olana duyulan şefkat ve ehli küfre buğz etmek de kalbî ameldir. İkincisi kavlî yönüdür. Kur’an okumak, Allah(cc)’ı zikretmek, istiğfar, tevhid, salât u selam gibi dille alakalı amellerdir. Üçüncüsü fillî yönüdür. Namazda kıyam, rükû, secde etmek, cihadda bizzat bedeninizle ehli küfre karşı saf bağlayıp, bir araya gelmeniz, fiilî amellerdendir. Dördüncüsü imsakî yönüdür. Yalandan, gıybetten, başkasının namusuna bakmaktan kişinin kendisini tutması/korumasıdır. ŞERİATIN 10 ESASI Şeriat kapısının on tane riayet edilecek esası vardır: 1. Esas: "Amentü’deki inanç esaslarına (Allah(cc)’ımıza, meleklere, kitaplara, resullere, ahiret gününe, hayır ve şerrin Allah(cc)’tan olduğuna ve öldükten sonra dirilmeye) iman etmektir. 2. Esas: Beş vakit namazı kılmak ve namazların edebine riayet etmektir. Mesela taharet, namazın farzlarındandır, edebi ise gönlünde taharetidir. Kıbleye yönelmek farzdır, edebi ise kıbleye sadece bedenen değil ruhen de dönebilmektir. Maldan, mülkten, kadından, araba sevgisinden, her şeyden dönüp Mevla’ya yönelmektir. "Nereye dönerseniz Allah’ın vechi işte oradadır." (Bakara, 2/115) ayet-i kerimesinin işaret ettiği manaya erişmektir. Her anımızda, yeme içmemizde, ticaretimizde O’na dönmek, haram yememektir. Evimizde, barkımızda batılların yaşantısı gibi yaşamamaktır. Evimizi, Resulullah ( s.a.v.)’ın teşrif edeceği, Allah(cc) dostlarının kokularını, tatlarını, huzurlarını alabileceğimiz bir ev haline getirmektir. 3. Esas: Zekâtı vermektir. Zekâtta önemli olan, malları bizzat sayarak zekât miktarını hesaplamak, daha sonra zekât vermeye layık olan kişileri araştırmaktır. 4. Esas: Ramazan-ı Şerif orucunu tutmaktır ki bu oruç, Ümmet-i Muhammed üzerine farz kılınmıştır. 5. Esas: Hacca gitmektir. Kişinin üzerine haccın farz olması için, haceti asliyesinin dışında hacca gitmeye gücü yetecek kadar malı olmalıdır. 6. Esas: Helal kazançtır. Şeriat binasının ayakta durmasına vesile olan en önemli direklerden/esaslardan biridir. Helal kazanç malı bereketlendirir, faiz ise malı batırır. Helal kazanç manevi bereketlere de vesile olur. Kişinin evinde güzel geçim ve huzur meydana gelir, evlatlar ebeveyne itaat eder, Allah(cc) Teâla kalbimize bir nur verir de genişler, gözümüze ve kulağımıza nur verir de bereket zuhur eder ve sonra dualarımız da kabul olur. 7. Esas: Haramdan kaçmaktır. Çünkü haram, kalbimizi siyahlaştırır ve katılaştırır, hatta taştan bile katı olur. "Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman gafil değildir." (Bakara, 2/74). 8. Esas: Dinimizin emirleri altına girmektir. Helalini helal, haramını haram bilmektir. Sorumlu bir varlık olduğumuzu, bir su içerken, bir yemek yerken bile kayıt altında bulunduğumuzu unutmamaktır. Şeyban-ı Rai (ks)’nin tarifiyle, iç içe geçmiş üç dairenin, en başta şeriat/farzlar dairesinin, ikinci olarak şeri emirlerin en güzel şekilde yaşanmasını tavsiye eden Resulullah (s.a.v.)’ın hadis/sünnet dairesinin, üçüncü olarak farz ve sünneti en güzel şekilde yaşamanın ahlakî yönü olan zikir, ihsan, takva dairesinin dışına çıkmamaktır. Bunun için tüm işlerimizde dikkatli ve hassas olmalı, dinimizin emirlerini gözetmeliyiz. Su içerken, niyetimizin düzgün olması, besmeleyle ve üç yudumda içilmesi, su bardağına nefes verilmemesi gibi birçok husus vardır. Mescide gelmenin bile en az 24 edebi vardır. Sesimiz dahi kayıt altındadır. İçinden dışı, dışından içi görünen köşklere girecek olanlar, sözü yumuşak söyleyenlerdir. Akşam evimize girerken dahi kayıt altındayız. Eve girerken kişiyi gözetleyen bir şeytan vardır. Eğer kişi besmele çekmezse, o şeytan da onunla birlikte eve girer. 9. Esas: Kur'ân-ı Kerim'i okumak, bütün ayetlerini tasdik etmek, gereğiyle amel etmek, manasını düşünmek, emrettiklerini tutup, nehyettiklerinden kaçmak, velhasıl canlı Kur’ân olabilmektir. 10. Esas: İyilikle emredip, kötülüklerden kaçındırmaktır. Oğlumuz, kızımız, gelinimiz, eşimiz, dostumuz, akrabamız, komşumuz, iş arkadaşımız ve çevremizde kime gücümüz yeterse ona hayrı tavsiye etmektir. Lokman aleyhisselam evlatlarına tavsiyelerinden birinde:"Yavrum! Namazı dosdoğru (huzurla, edeple, huşuyla) kıl. İyilikle emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir." (Lokman, 31/17) buyurmuştur. Kişi, iyilikle emredip, kötülükten kaçındırırken başına sıkıntıların gelmesi muhtemeldir. En başta anne ve babası, kardeşleri ve akrabaları karşı gelebilir, bu işi başka yapacak kimse yok mu, yalnızca sana mı kaldı, diyerek engellemek isteyebilir. İşte bunlara sabretmek ve bu vazifeye devam etmek, hakikaten imrenilecek işlerdendir. TARİKATIN 10 ESASI Tarikat-ı Aliye’nin de on esası vardır. Bu esaslar, gelişi güzel ifade edilecek esaslar değildir. 1. Esas: Tevbedir. Meydana gelen musibetler, kazalar, kavgalar, hep (alkol, sigara, kumar, kötü söz gibi) işlenen günahların sonucudur. Bunun ilacı da tevbedir ve tevbe her sorumlunun üzerine farzdır. Çünkü, "Hepiniz birden Allah’a yönelin/ tevbe edin." (Nur, 24/31) buyrulmuştur. Bu emre binaen, 9-10 kişi bir araya geldiğimizde hep birlikte, bir öz eleştiri yapmalıyız. Biz böyle güzel meclislerde iken acaba çocuklarımız şimdi ne haldeler, neredeler? İnternetlerde hangi sitelere giriyor, kimlerle görüşüp konuşuyor, kimlerle arkadaşlık ediyorlar? Bunları masaya yatırmalıyız, çocuklarımıza iyi bir çevre bulmanın gayretine düşmeliyiz. Bizler, Sevgili Üstadımız Hacı Hasan Efendimizin (k.s.) gece kalktığını görür, biz de kalkarak onun etrafında dizilirdik. Kendilerine ikram edilen sütü içip, artanını bizlere vermesini hiç unutamıyoruz. Onun camiye gidiş gelişleri, etrafıyla güzelce konuşup, ayet ve hadisler okumaları, kitap mütalaaları, bir fakire/ yoksula gitmesi ve onların ihtiyacını gidermek hususundaki gayret ve çabası hep bizlere örnek olmuştur. İşte böylece, yavrularımızın salih insan olabilmeleri için ilk tohum daha çocukluklarında bu şekilde atılmalıdır. Çünkü onlar, giyim-kuşamımızla, konuşmalarımızla, yeme içmemizle, her şeyi bizden örnek alırlar. Kişi atıl kalmamalı, sürekli hayırlı işlerle meşgul olmalıdır. Sahabeyi kiram, cihat esnasında bile ilmi çalışmalar yapmışlardır. Tebük seferinde, Efendimiz ( s.a.v.) dinlenme anlarında hep İslam’ın kurallarını tebliğ etmiştir. 2. Esas: Güzel ahlaktır. Güzel ahlak, bütün iyi hasletleri, hoş ve tatlı hareketleri, sevilecek durumları kendisinde toplar ve ondan salih amel meydana gelir. Mahsul zamanında buğdayı bir ambara topladığımızı düşünün. Eğer bu ambar delik deşikse, bir de içine haşerat girdiyse ne olur, hesap edin. Kalbimiz de, yaptığımız taatleri içine yerleştirdiğimiz manevi bir ambardır. Ama gözümüz harama bakarsa, hasetle bakarsa ambar delinir, ayağımız isyan mahallerine giderse ambar delik deşik olur. Eğer kalp ambarını bu kötü amellerle deldirmezsek, bir de kötü ahlak (yalan, gıybet, iftira, dedikodu, hayvani duygular, nefsani arzular, tamah, kibir, ucub) haşerâtını girdirmezsek, o mahsulden/salih amelden fayda hasıl olacaktır. 3. Esas: Allah(cc)’a ve Resulü ( s.a.v.)’ne itaat etmek, emirlerine ve tavsiyelerine uymak, bunu yaparken Allah(cc) korkusunu gönlümüze yerleştirmektir. 4. Esas: İnsanlarla güzel geçinmek, onlara yumuşak muamelede bulunmak, güler yüz ve tatlı dille hareket etmektir. 5. Esas: Şehvetleri terk etmektir. Şehvet, çok güçlü istek ve arzu demektir ve farklı şekillerde tezahür edebilir. Birincisi, kadınlara olan ilgi, ikincisi, baş olma arzusudur. Kardeşlerimize verilen görevler, Allah(cc)’ın kullarına faydalı olmak ve kötülüklerden alıkoymak için verilir, bu görev başkasıyla paylaşıldığında kişi, yükünün hafiflediğine sevinmelidir; elimizden alınıyor diye üzülmemelidir. Üçüncüsü, dünyevî arzu ve istektir. Eğer, baş olma sevdasına düşersek, dünyevi arzular içerisinde olursak, başkalarının namusuna meyil gibi bir durum olursa, kalbimizde hiçbir hâl ve hayır kalmaz. Özellikle şu zamanda, az bir yalpa yapmak, bize çok büyük yaralar açar. 6. Esas: Şüpheleri terk etmektir. Her kolaylığın/ fetvanın arkasına düşersek, kenarından köşesinden kesile kesile, Nasrettin Hoca’nın, "İşte şimdi kuşa döndün." latifesine döner işimiz. O sebeple dikkat etmeliyiz, yarım yamalak hareketlere, şüpheli işlere katiyen iltifat etmemeliyiz. Bize gereken, şüphelerden korunup salihlerin yaşadığı gibi bir hayat yaşamaktır. Efendimiz ( s.a.v.):“Sana şüphe vereni terk et.” buyurmuşlardır. “Müftüler, ne kadar fetva verse de, sen kalbine danış.” hadis-i şerifinde belirtilen kalbin mutmainne /huzurlu bir kalp olup olmadığını ölçmemiz gerekmektedir. 7. Esas: Ağyarı ve onlarla hemhal olmayı terk etmektir. İşlerimizi /ibadetlerimizi "Başkaları ne der?" anlayışıyla değil, kalp huzuruyla, haşyetle, istiğfarla, tevbeyle, yalvararak Rabbimize dönmektir. Bu tazarru/yalvarma hali, gönül ehli olmamıza bağlıdır. Bu hali yakalayan kişi, her an müteyakkız/uyanık olur. 8. Esas: Mürşidi Kâmilin nasihatlerini canı gönülden kabul etmek, muhabbetli olmak, onları memnun etmek, onun huzurunda, gassalın elindeki meyyit gibi olmaktır. Onların kalbi, Allah (cc)’ın rızasını bulmuş bir kalptir, Mevla’ya yakın bir kalptir. Onu memnun etmek, Allah (cc)’ın rızasını ve memnuniyetini kazanmak demektir. Esas olan, o bizi kabul etse de etmese de, o bizi sevse de sevmese de, o bize iltifat etse de etmese de, o bizi kucaklasa da kucaklamasa da, hanesine kabul etse de, kapıdan kovsa da, bunların hiçbirine itibar etmeden, “Ben teslimim.” diyebilmektir. Çünkü bu yol, Sıddık-i Azam’dan bu güne kadar gelen bir yoldur. Bu, hata yapılmaz anlamına gelmez. İnsan olmanın özelliği hata etmektir, mühim olan hatalı olduğumuzu bilerek Allah (cc)’a dönmektir. 9. Esas: İnsanlara rıfk ile muamele etmektir. Sanki ameliyat masasındaki bir hastaymış veya yoğun bakımdaymış gibi, onlara şefkatle nasihat etmektir. İmam-ı Azam hazretlerinin (ra):“Omzundaki kuş uçmasın diye bir insan nasıl itina gösterirse, ben de muarızıma karşı konuşurken öylece itina gösteririm ki, karşımdaki alınacak bir duruma gelmesin.” buyurduğu gibi, insanları incitmeden sohbet etmeliyiz ki tekrar tekrar gelsinler de öğüt ve nasihatten mahrum kalmasınlar. Bazı rahatsızlıklar için ise ameliyat şarttır. Mesela apandisiti neredeyse patlamak üzere olan bir hastaya dokunmayıp kendi haline bırakmak ve ilaçla tedaviye çalışmak fayda vermez, onun muhakkak ameliyat olması gerekmektedir. Onu bıçağın altına yatırmak kadar şefkat ve merhamet yoktur. Kalbimizde meydana gelen haset, şehevî duygular, haram kazançlara meyil gibi bazı hastalıklar da çok iyi bir ameliyata muhtaçtır. Bu ameliyatta, 36 hazık doktorun saadetli elleriyle tedavi edilmelidir. Hastada da çaba, gayret ve azim olmalı ki kurtulabilsin. Rabıta ve zikir meclislerinde kalbin yanıp batması, benzer şekilde kötü ahlakların kesilip ameliyat edildiğinin alametidir. 10. Esas: Allah (cc)’ın razı olmadığı ve Rasulü ( s.a.v.)’nün rencide olacağı bütün hareketlerden, Rabbimizin dışındaki bütün düşüncelerden kurtulmaktır. Çünkü bunlar, Rabbimizle aramızda aşılması zor engeller oluşturur. HAKİKATIN 10 ESASI Hakikat kapısının da on tane makamı/esası vardır. 1. Esas: Tevazudur. İnsanlarla ilişkilerimizde hep yumuşak hareketlerde bulunmak, şefkat kanatlarımızı indirmektir. 2. Esas: Yetmiş iki milleti bir görmektir, Rabbimiz’in Hâlık sıfatının tecellisi olarak onları değerlendirmektir. Bununla birlikte, Allah (cc) için sevgi ve buğz ölçüsü, kişinin yaşantısına göredir. Zalimlerin kötü fiillerine buğz etmek ve Allah(cc) için bir arada olduğumuz kardeşlerimizi sevmek de bu ölçünün içerisindedir. 3. Esas: Az ya da çok, önümüze ne rızık gelirse, razı olmaktır. Evdeki yemekleri beğenmezlik yapıp da ailemizi rencide etmemeliyiz. Başkalarıyla onları kıyaslamamalıyız. Üstadımız (k.s.) hazretleri, evde ikram edecek başka bir şey bulamadığı için sadece bazlama ve az bir şekerli suyla misafirlerini ağırlamış, gelen misafirler de “Hasan Efendi bize çok güzel bir ziyafet çekti.” demişler. Bu hal Sami Ramazanoğlu (k.s.) hazretlerine bildirilince “Derviş işte böyle olmalı.” buyurmuşlardır. Mevlâna hazretlerinin, eve geldiğinde evde yiyecek hiçbir şey bulamayınca hanımına dönüp, “Hanım, desene, evimiz, Resulullah’ın evine benzedi.” şeklindeki ifadesi, rızanın ne güzel bir ifadesidir. 4. Esas: Hak yolda devamlı koşmak, insanlara eza etmemek, onların cefalarına katlanmak, şikâyet etmemek, Mevlâ’ nın yolunda, hem nefsimizi ıslah hem de başkalarının iyi olması için gayret etmektir. 5. Esas: İntikam hissini içimizden söküp atmaktır. Bir zatın, yemekten sonra talebesine, "Bu kadar yemeği hazmettin de, bir sözü mü hazmedemedin?’ diye dile getirdiği duruma düşmemektir. Hadisi şerifte buyrulduğu gibi, kötülük edene iyilik yapmak, zulmedeni affetmek, gelmeyene gitmek esastır. Herhangi bir sebep bulup, böyle insanları ziyaret etmek ve gönül almak önemlidir. 6. Esas: Fakirlere, yoksullara, dervişlere karşı “Ben onlarla oturamam.” deyip de, kibirli hareket etmemektir. Memleketin en zengini iken, bir gün içerisinde fakir düşenleri düşünüp ibret almalıyız. Adapazarı depreminden sonra bir adamcağız, “Ben, dün buranın en zengini idim, şimdi bakın, ekmek kuyruğuna girmek zorunda kaldım.” demişti. 7. Esas: Kendimizi beğenmek, üstünlük taslamak için değil, sırf Allah (cc) rızası için bu yola girmek, “Gidemem gayrıya, bağlandı bendim.” demektir. Bir kişinin işi sağlam tutması, binlerce kişiyi de arkasından sürükleyecektir. Efendimiz ( s.a.v.)’in açmış olduğu çığır, bugün milyarlarca insanı hidayete eriştirmektedir. Medine’ye giden iki sahabe, orada iman etmedik bir tek ev bırakmamış, Antakya’ya gelen iki havari, tüm şehri irşad ve ıslah için gayret etmiştir. Böyle bir azim ve gayret, bizim güçlü olmamızı sağlar ve sizi böyle görenler de örnek alıp dahil olurlar bu kutlu yola. 8. Esas: Hem kendimizin hem de başkalarının sırlarını muhafaza etmek, sırrı faş etmemek, iyilikleri yayıp kötülükleri gizlemektir. Başka kişilerin dedikodusunu yapmak bizi mahveder. Kalp ve ruh hayatımızı öldürür. "Elden bize ne lazım /Gıybet etmeyin gözüm /Ağarsın iki yüzüm /Siyah yüzü sevmezem." 9. Esas: Allah (cc) yoluna davette, ibadetimizde, zikrimizde, murakabemizde, gönlümüzün huzurunda dünyevî hiçbir şeyin mani olmasına izin vermemektir. “Onları ne ticaret ve ne de alışveriş Allah(cc)'ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoyar. (Nur, 24/37)” ayetinin sırrına ermek, el kârda gönül yârda olmaktır. 10. Esas: Kime ve neye bakarsak, ibretle bakmaktır. Bu, baktığımız her eşyada, dağında da öyle taşında da öyle, baharında da öyle kışında da öyle olmalıdır. Bir ağacın meyve vermesinden ibret alıp “Ben niye meyve veremiyorum?” diye düşünmeli, faydalı ilim öğrenmeye ve nefsimizi olgunlaştırmaya ve nefsimizin mertebelerini geçmeye çalışmalıyız. İlim, bizi kendinden başka düşüncelerden kurtarır. Müridin edebi ise zühdünden de üstündür, çünkü ilahî bir edeptir o. MARİFETİN 10 ESASI Marifet kapısının da on esası vardır. 1. Esas: Dinimizin esaslarıyla (farzlar, vacibler, sünnetler) birlikte, bu yolun edeplerine ve ehlullahın tavsiyelerine dikkat etmektir. Adâb Risalesi ve birçok eserde bunlar anlatılmıştır. Kendimize hedef tayin etmeliyiz. Mesela, Musahabe’leri, Asım Köksal’ın İslam Tarihini, Fethür-Rabbani’yi, İmam Rabbani hazretlerinin Mektubat’ını, bir ilmihal kitabını, bir hadis kitabını bitirelim gibi hedefler tayin edersek, çok malumat sahibi oluruz. İlle de bir başkasına bakmamız gerekmemektedir. Bir araya geldiğimizde, son on dakikada fikir ve gönül alışverişi yapıyoruz ya, işte o zaman hayırlı hedefler tayin edelim Allah (cc)’ın izniyle. 2. Esas: İnsanlardan gelen eza ve cefaya tahammül etmek ve onlardan intikam almaya çalışmadan onları bağışlayıp affetmektir. 3. Esas: Kötü, zararlı, nefsinin esiri, fikri ve kalbi bozuk insanlarla arkadaşlıktan ve fitnelerden uzaklaşmaktır. Kötülük mikrobunu ürkütmemeye çalışmalı, hayırlı insanlarla bir arada olmalı, gönlümüzü ve kafamızı karıştıran, hayatımızı bozan, kardeşlerimizle aramızı açan ve bizi bölük pörçük hale getirmek isteyen zahirî ve batınî fitnelerden uzak kalmalıyız. 4. Esas: Meşayıh-ı Kirâma zahiren ve gönülden samimi hizmet ve muhabbet içerisinde olmak ve onların nasihatlerini dinlemektir. 5. Esas: İbadet ve taatlerde gaflete düşmemektir. 6. Esas: Güç yettiğince cömert olmak, kendimizi bir başkasına değil, bir başkasını kendimize tercih etmektir. 7. Esas: Gazap anında hilm sahibi ve yumuşak tabiatlı olmaya çalışmaktır. Gazab anında hemen yerimizi değiştirmeli, ayaktaysak oturmalıyız. Geçmezse abdest alıp iki rekat namaz kılmalıyız. İşlerimizde de acele etmemeli, önce bir görüşüp dinlemeliyiz. 8. Esas: Demirin paslandığı gibi paslanan kalbimizi zikirle cilalamak, Allah(cc)’ı sabah ve akşam, her an zikretmek suretiyle, sadakât ve samimiyetle kalbi nur etmektir. 9. Esas: Nafile namazlar (işrak, kuşluk, evvabin, teheccüd gibi) nafile oruçlarla ve (pazartesi-perşembe orucu, eyyamıbiyz, Hz. Davut orucu gibi) ve ibadetin bütün çeşitleriyle Rabbimize yaklaşmaktır. 10. Esas: Bütün insanlardan kendini küçük ve insanları kendisinden üstün görmek, kendisini bir başkasından hayırlı görmemektir.

Velhamdülillahirabbilalemin.

Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak