Ara

Bu Asrın Yolcusu

Bu Asrın Yolcusu

Bir başlangıcı ve de sonu olan her şey yoldur kâinatta. Üzerinde yaşadığımız Dünyâ’nın Güneş etrâfında dönüşü, akrep ile yelkovanın muntazam ilerleyişi ve kalplerin birbirleri ile olan mânevî etkileşimleri birer yoldur görebilenlere. Başka bir deyimle, hayat denilen şey yoldan ibârettir ve yolcu diye adlandırılan biz insanlardan…

Yolu güzelleştirenler gençler olduğu kadar, yolda kalanların yâhud yoldan çıkanların çoğu da ne yazık ki gençlerdir. Günümüzde şeytan ve ordusu tarafından gençlerin yoldan çıkarılması için sayısız mücâdeleler veriliyor. İş o kadar ileri bir boyut almış ki gerek cep telefonlarındaki çeşitli uygulamalar ve gerekse televizyon programları sâyesinde artık bilinçaltı mesajı yoluyla gençlerimiz farkında dahi olmadan nefsânî haz ve duygular ile yoldan çıkarılıyor.

Rahmân ve Rahîm olan Yüce Rabbimizin “Ol” demesiyle başladı yoktan varlığa dönüşümüz ve zâhirde kısa bâtında uzun olan yürüyüşümüz. İlk adımları Hz. Âdem (as) Babamız ve Hz. Havva annemiz attılar bu meşakkatli yolda. Seyr ederken günbegün yol ayrılıverdi ikiye. Sâdece yol değildi ayrılan. Bir taraftan Hâbiller, diğer taraftan Kâbiller gidiverdi. Bu bir dönüm noktasıydı biz yolcular için. Artık zorlaşmaya başlamıştı yolculuğumuz. Çünkü şeytan bölmüştü kardeşleri, bizleri. Tıpkı evimizden, yuvamızdan, cennetimizden ayrılışımıza sebep olduğu gibi… Yüce Rabbimiz hiçbir zaman bizleri yalnız bırakmadı. Hedefe varmamızı, cennete ulaşmamızı ve Zâtı’na kavuşmamızı istiyordu çünkü.

“Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir elçi (peygamber) olarak gönderdik. Şâhit olarak Allah yeter.” (Nisâ, 79.)

Yüce Rabbimiz (cc), âyet-i kerîmesinde ifâde buyurduğu gibi her vakit göndermiş olduğu elçileri ile bizleri dâimâ doğru yola iletti. Lâkin zaman bizlere nice ayrılıklar ve de zorluklar gösterdi. Yollar ayrıldıkça ayrıldı giderek, bizler parçalandıkça parçalandık ve bir avuç kaldık.

Ey bir avuç kalmış bu asrın yolcuları! Başlangıcımızı bildikten sonra artık yolumuza koyulalım. Her asrın yolcuları ve yol gösterenleri olduğu gibi bu asrın da yolcuları ve yol gösterenleri muhakkak ki vardır ve kıyâmete kadar da bu böyle devâm edecektir.

Kıymetli Okurlar;

Bu asrın yolu Sırât-ı Müstakîm’dir yâni İslâm’dır. Bu asrın yol göstericileri Kur’ân ve Sünnettir. Bu asrın yolcuları ise Kur’ân ve Sünnete sımsıkı sarılmış takvâ ehli olan kimselerdir. Bir harita misâli herşey yerli yerinde ve apaçık bir şekilde Rabbimiz tarafından geçmişte olduğu gibi bugün de bildiriliyor ve kıyâmete değin bildirilecekse yapmamız gereken dâimâ istikamet üzere olmak ve yoldan ayrılmamaktır. Bizleri yoldan ayırmak isteyen yegâne unsur hiç şüphesiz şeytandır. Bizi şeytandan uzak tutacak olan da îmandır.

Kıymetli Okurlar;

Yolu güzelleştirenler dâimâ gençler olmuştur. Nasıl söylemeyelim Cafer Bin Ebi Talib’in Mute savaşındaki kahramanlıklarını, nasıl söylemeyelim Peygamber Efendimizin (sav) Medine’ye hicreti sırasında henüz 22 yaşındaki amcazadesi Hz. Ali’nin (ra), kılıçlarını and içerek peygamberimizi öldürmek için çekmiş olan müşriklere karşı korkusuzca ve tek başına mücâdele edişini. Ve nasıl söylemeyelim Peygamber Efendimizin (sav) buyurduğu;

“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur. ” hadîsine nâil olmak için henüz 21 yaşında mücâdele eden ve bu uğurda muzaffer olan Fatih Sultan Mehmet’i. Ve nasıl söylemeyelim Bedir’de, Uhud’da, Çanakkale’de Hakk’ın mücâdelesini veren sayısız kahraman genci.

Yolu güzelleştirenler gençler olduğu kadar, yolda kalanların yâhud yoldan çıkanların çoğu da ne yazık ki gençlerdir. Günümüzde şeytan ve ordusu tarafından gençlerin yoldan çıkarılması için sayısız mücâdeleler veriliyor. İş o kadar ileri bir boyut almış ki gerek cep telefonlarındaki çeşitli uygulamalar ve gerekse televizyon programları sâyesinde artık bilinçaltı mesajı yoluyla gençlerimiz farkında dahi olmadan nefsânî haz ve duygular ile yoldan çıkarılıyor. Cep telefonu ya da televizyon gibi hayâtımızı kolaylaştıran cihazları kullanmayalım demiyorum. Şeytânı etkisiz hâle getirmek için nefsânî hazlardan öte îmânî hazlara yönelelim diyorum. Dünyânın geçiciliği ve Âhiret yurdunun ebedîliği düşünülürse bu son derece gereklidir.

 

Yolu güzelleştirenler dâimâ gençler olmuştur. Nasıl söylemeyelim Cafer Bin Ebi Talib’in Mute savaşındaki kahramanlıklarını, nasıl söylemeyelim Peygamber Efendimizin (sav) Medine’ye hicreti sırasında henüz 22 yaşındaki amcazadesi Hz. Ali’nin (ra), kılıçlarını and içerek peygamberimizi öldürmek için çekmiş olan müşriklere karşı korkusuzca ve tek başına mücâdele edişini.

Bir kez îmânın tadını alan bir kimse başka tatlara tamah etmez. Eğer îmânın tadını alarak yolumuzdaki emniyeti sağlamak istiyorsak Peygamber Efendimiz’in (sav) buyurduğu gibi:

“Kimde şu üç şey bulunursa îmânın tadını almış olur:

1. Allah ve Resûlü’nün kendisine her şeyden daha sevimli olması.

2. Sevdiğini sâdece Allah için sevmek.

3. Küfürden kurtulduktan sonra, küfre dönmekten ateşe atılacakmışçasına hoşlanmamak.”

Buyurulan öğütleri tutmalıyız. Tutmalıyız ki iki cihanda da saadet ve selâmette kalalım. Öyle ki Yahya Bin Muaz Rahimehullah şöyle buyuruyor:

“Bâzı insanlara çok acıyorum. Geliyorlar dünyâya, belli bir süre yaşıyorlar, fakat en kıymetli lezzetleri tadamadan gidiyorlar.

Soruyorlar:

-Nedir o kıymetli lezzetler?

-Mârifetullahtır. Allah Teâlâ’yı tanımak, Allah aşkıyla yanmak. Bu kimseler hayatta iken dahi cennet hayâtı yaşarlar. Cennetleri göğüslerindedir. Nereye giderlerse yanlarında taşırlar.”

Kıymetli Okuyucular,

Her yolun başlangıcı olduğu gibi bir de sonu vardır. Bizler âhir zamânın yolcuları olduğumuzdan yükümüz ağır ve yolumuz meşakkatli. Yol güvenliğimiz için ibâdet ve tâatler ile îmânımızı kuvvetli tutalım. Dâimâ yolda olanlardan olmamız duâsıyla…

Unutmayalım; Yol odur ki ancak Hakk’a vara.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak