Ara

Berekete Mazhar Olmuş Bir Ömür: Yahyalılı Hacı Hasan Efendi (ks)

Berekete Mazhar Olmuş Bir Ömür: Yahyalılı Hacı Hasan Efendi (ks)

Berekete Mazhar Olmuş Bir Ömür:
Hacı Hasan Efendi (ks)
İdris Kocabaş

İnsanı yaratıp yeryüzünde halîfe1 kılan Allah Teâlâ, yaratılış gâyesine uygun bir ömür sürmesi için onu sorumlu tutmuştur. Ömrün müddeti kişiden kişiye kaderleri nisbetinde değişiklik arz edebilir. Ancak, insanın buluğ çağından son nefesine kadar geçirdiği süre ne kadar olursa olsun, Allâh’ın her türlü emir ve yasağına muhâtab olma süreci devâm eder. Ömrün uzunluk ya da kısalığından ziyâde, nasıl geçirildiği önemlidir. Çünkü hayâtın netîcesinde ebedî âlemin nasıl olacağı, ömrün nasıl geçirilmiş olmasıyla yakından ilgilidir. Bu bağlamda isyanla geçirilen uzun ömürdense ibâdet ve tâatte geçirilen kısa bir ömür aslında daha bereketli geçirilmiş demektir. Yapılan sâlih amellerin Allah Teâlâ tarafından bire on, bire yüz veya bire yedi yüz olarak mükâfatlandırıldığı2 göz önünde bulundurulacak olursa, kulluk şuuruyla geçirilmiş kısa bir ömrün, gafletle geçirilen uzun ömürden daha bereketli olduğu anlaşılacaktır.

Yetmiş iki yıllık ömrünün her ânını îman, ibâdet ve ihsan bereketiyle geçirmeye çalışan Yahyalılı Hacı Hasan Efendi (ks); mânevî hâlleriyle, ahlâkıyla, kulluğa dâir hassâsiyetiyle ömrünün bir sâniyesini bile isrâf etmeme şuuruna sâhip olmuştur. Dört, beş yaşlarında namaz alışkanlığı kazanmaya çalıştığını,3 yedi yaşında Kur’ân okumaya başladığını, küçük yaşta da olsa etrâfındakileri doğruya, güzele yönlendirme faâliyetlerini göz önünde bulunduracak olursak, O’nun kendisine bahşedilen hayâtın bilincine çok erken dönemlerde erdiğini idrâk ederiz. Kendi hayâtından bahsederken bu hakîkati gözler önüne şöyle sermektedir:

“Beş altı yaşında vardım hocaya,
Elifi bitirdim, geçtim heceye,
Okudum Kur’ân’ı yedi yaşımda,
Var idi bir sevdâ dahi başımda.”4

Hacı Hasan Efendi’nin (ks) çocukluk dönemi dîni öğrenme, yaşama ve anlatabilmeye pek imkân vermeyen bir dönemdir. Buna rağmen İslâm’ı sahih kaynaklardan öğrenme, öğrendiği dînî hakîkatleri hayâtına aktarma hususlarında aslâ gaflete düşmemiştir. Yâni O’nun birtakım bahanelerin arkasına sığınıp, ömrünü boş ve anlamsız şeylerle hebâ etmediğini görmekteyiz. Gözlerden uzak yerlerde yaratılış gâyesini tefekkür ve tezekkür ederken, korkuyla ümit arasında olmanın verdiği rikkat hâline gözyaşları eşlik etmiştir. Buluğ çağına ermemiş olması bile rehâvete sebebiyet verememiş, Allâh’ın (cc) bahşettiği nîmet olan ömrünün baharından itibâren Hakk’a kulluğa adanmıştır.

Hacı Hasan Efendi’nin (ks) Kur’ân ve sünnet eksenli bu hassas yaşamı yakın-uzak pek çok insanın da dikkatini çekmiş, bu vesîleyle nice “hayatları”, nefsânî arzuların kıskacında kalmaktan -Allâh’ın izniyle- kurtarmıştır. Yahyalı başta olmak üzere Kayseri, Adana, Niğde vb. yerlerde yaptığı irşad faâliyetleriyle, İslâm’ın en temel konularından en ince konularına kadar Allâh’ın (cc) rızâsına adanmış ömürler yetiştirme gayretinde olmuştur. Kendisi hasta ve yorgun da olsa fedâkârlıktan çekinmemiştir. Zaman/hayat gibi bir hazîneye sâhip olduğu halde farkındalığını yitirip hüsrâna uğrama tehlikesiyle karşı karşıya kalan “insanı”, îman, ibâdet ve ahlâk açısından zinde tutmaya çalışmıştır.

Ömürde Berekete Vesîle Olan Sâikler

Müslümanın hayâtını gafletten ve sıradanlıktan sıyırıp, fazîletli/bereketli yaşamasına vesîle olabilecek pek çok etken sıralamak mümkündür. Ancak akılda kalıcı ve etkin olabilmesi yönüyle konuya yaklaşacak olursak, kanâatimizce her türlü fazîlet ve berekete vesîle niteliğinde üç şey zikredebiliriz, ki Hacı Hasan Efendi bir dörtlüğünde bu üç şeyi veciz bir şekilde formülize etmiştir:

                “Evvelâ ilim olmalı
                Amel nehrinden dolmalı
                İhlâs bahrine dalmalı
                Bu işe ihtimam lâzım”5 

İlim, amel ve ihlâs üçlüsünün bir arada olmasının, insanın yaşamında önemli/müsbet değişim ve dönüşüme vesîle olacağı âşikârdır. İslâm’ın ilk emrinin ‘oku’6 olduğu hakîkatinden hareketle; insanın kendini bilmesi (âlem-i suğrâ), çevresini bilmesi (âlem-i kübrâ), en önemlisi kendini yaratan Allâh’ı (mârifetullah) ve O’nun emir ve yasaklarını bilmesi ilmin en önemli kısmını oluşturur. İlim sâhibi olmak aynı zamanda hayâtın ve ölümün gâyesini algılamaya vesîledir. “Evvelâ ilim olmalı” derken Hacı Hasan Efendi (ks), kişinin lehinde ve aleyhinde olabilecek şeyleri öğrenmesiyle işe başlaması gerektiğine dikkatleri çekmektedir. Çünkü kişinin helâkine ve ömrünün hebâ olmasına sebep olacak en kestirme yollardan birisi de cehâlettir.

Hacı Hasan Efendi (ks) önceliği ilme vermenin akabinde, ilmin davranışlara da sirâyet etmesi gerektiği görüşündedir. Amelsiz ilmin amaçlanan hedefe ulaştıramayacağı kanâatinde olsa gerek ki ameli bir nehre benzetmektedir. Çünkü nehirde bir süreklilik vardır. Yâni nehrin suyu dur durak bilmeden akmaya devâm ettiği gibi, ilmin gereği olan amel konusunda insanın istikrârı yakalaması elzemdir. Allâh’a karşı kulluğun en güzel nişânesi olan ibâdetlerle ömrü bereketli kılmak gereklidir.

Hacı Hasan Efendi (ks) ilim ve amelin bütünleşmesinden kemâlât meydana gelebilmesi için ihlâsa vurgu yapmaktadır. Müslümanın ömrü boyunca yapacağı tüm sâlih amellerin âhirette kendisine fayda sağlaması için, -hattâ yapılan amelden katbekat fazla karşılık bulabilmesi için- amelde olması gereken şartlardan birisi ihlâstır. Çünkü ihlâsla yapılan amel, Allah (cc) tarafından dünyâ ve âhirette bahşedilecek pek çok berekete de vesîledir. İhlâstan yoksun amel mükâfattan da yoksundur. Ömre ve amele bereket getirecek olan ihlâs konusuna sıkça eğilen Hacı Hasan Efendi ihlâsı denize benzeterek, tüm güzel hâl ve davranışları kuşatarak Hakk’a vâsıl edecek sâmîmiyetten dem vurmaktadır.

Sonuç Olarak

Hacı Hasan Efendi (ks) ömrü boyunca, İslâm’ı ihsan mertebesinde yaşayabilmenin hassâsiyetini sergilemiştir. Kendi hayâtında meydana getirmeye çalıştığı tüm güzel halleri çevresindekilere de aksettirme gayretinde olmuştur. O’nun hayâtından alınacak en önemli mesajların özeti niteliğinde; kişi kendisine bahşedilen ömür nîmetini şeytânın ve nefsinin süflî arzuları doğrultusunda çarçur etmemelidir. Yaratılış gâyesine uygun olmayan davranışların hayâtın isrâf olmasına sebebiyet vereceğini unutmamalıdır. İsraf ise bereketi gideren en yıkıcı etkenlerdendir. Hayâtı îman, ibâdet ve güzel ahlâkla bereketlendirmek ebedî saâdete vesîledir. Berekete mazhar olmuş ömrüyle sevenlerine güzel örnek olan Hacı Hasan Efendi’yi (ks) vefâtının otuz ikinci yıl dönümünde rahmetle yâd ediyoruz.

O’nun, Kur’ân ve sünnete adanmış hayâtını anlayabilme ve ibret alabilme dileğiyle…

Dipnotlar:
1 Bakara, 2/30; En’am, 6/165; Neml, 27/62.
2 Bakara, 2/261; Buhârî, Îmân, 31.
3 İdris Kocabaş, Nur Meşalesi Yahyalılı Hacı Hasan Efendi, Mavi Yayıncılık, İstanbul 2018, s. 40.
4 Hacı Hasan Efendi, Gönül Âleminden Zâhirî ve Bâtinî Şifa Tarifesi, Mavi Yay. İstanbul 2018, s. 120.
5 Hacı Hasan Efendi, Gönül Âleminden, s. 18.
6 Alak, 96/1.
Yenidünya Dergisi Ocak 2019, Sayfa No: 8-9-10

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak