Ara

Allâh’a ve Peygamberine Kayıtsız İtâat Edin! Sizden Olan Yöneticilere De!

Allâh’a ve Peygamberine Kayıtsız İtâat Edin!  Sizden Olan Yöneticilere De!
Hayat Kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de yönetim ilmi siyasetle ilgili pek çok ayet yer alır. Onların en başta geleni de şu ayettir: Ey îman edenler! Allâh'a itâat edin. Peygamber'e ve sizden olan idarecilere/ilim adamlarına da itâat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allâh'a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allâh'a ve Rasûl'e götürün; bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir. (4/59) Ayetteki mesajları şöyle özetleyebiliriz: İtâat, bağlanmak, boyun eğmek, itâat edilecek makamın emirlerini dinlemek ve gereklerini yerine getirmek demektir. Allah ve Peygamberine itâat mutlaktır, ana baba, karı koca, hoca, şeyh, yönetici ve benzeri makamlara itâat ise sınırlıdır. Onlara, ancak Allah ve Peygamberinin ölçüleri çerçevesinde itâat edilir. Gerçek anlamda Allah ve Peygamberine itâat edebilmek için Allâh’ın kitabını ve Peygamberimizin sünnetini iyi bilmek gerekir. Zira itâat edeceğimiz merciin, emir ve yasaklarını bilmezsek onlara layıkıyla itâat edemeyiz. Din, bizim problemlerimizi tespit eder ve onlara sağlıklı çözümler önerir. İnsanla ilgili olan hemen her şey dinde doğrudan yahut işareten söz konusu edilmiştir. Problemlerin çözümünde dini hakem tayin etmeli, problemlerimizi öncelikle Allah ve Peygamberinin ölçülerine götürüp onlara göre çözmeye çalışmalıyız. İnsan, Yüce Allâh’a muhtaçtır. O’na inanmaya, O’na bağlanmaya, O’na ibâdet etmeye ve O’na duâ etmeye muhtaçtır. O’nun maddî gıdalarına muhtaç olduğu gibi, mânevî gıdalarına/vahyine de muhtaçtır. Ey insanlar! Siz Allâh'a muhtaçsınız, Allah ise müstağnidir, övülmeye layık olandır.1 İnsanın Peygambere de ihtiyacı vardır. Kolay bir şekilde Yaratıcısını bulabilmesi, O’na layığı ile ibâdet ve kulluk yapılacağını öğrenebilmesi için peygambere ihtiyacı vardır. Bunun için Yüce Rabbimiz, her topluma peygamber göndermiş ve peygamber göndermediği toplumlara azap etmeyeceğini haber vermiştir. Her milletin bir yol göstereni vardır.2 Biz peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.3 Nitekim Yüce Rabbimiz, ilk insanı ilk peygamber kılmış ve Hz. Âdem’den Hz. Hatem’e kadar hep peygamberler göndermiştir. Son peygamberin mesajı da eskimeden, bozulmadan kıyamete kadar devam edecek insanlığı aydınlatmaya devam edecektir. Sosyal bir varlık olan ve hem cinsleriyle bir arada yaşama zorunda olan insanın huzurlu ve güvenli bir şekilde hayatını sürdürebilmesi için de bir yöneticiye ihtiyaç vardır. Aslında bu yönetici, en alttaki idareciden en üstteki idareciye kadar, sorumluluk alan herkesi kapsar. Nitekim Peygamberimiz (sav), her kese sorumluluklarını hatırlatan meşhur hadisinde şöyle buyurmuştur: Hepiniz çobansınız/yöneticisiniz ve yönettiğinizden sorumlusunuz. Evin reisi yöneticidir, evin hanımı yöneticidir, evin hizmetlisi yöneticidir ve hepsi yönettiklerinden mesuldür. Bu yöneticilerin ise, Allah ve Rasülünün ölçüleriyle irtibatlı kimseler olması son derece önemlidir. Bu yüzden ayette Allah, Peygamberi ve yönetici birlikte zikredilmiştir. Yöneticinin, Allah ve Rasûlü’nün emirlerini uygulayan olabilmesi için de öncelikle onları bilmesi gerekir. Ayette geçen ülü’l-emir ifadesinin, yöneticiler olarak anlaşıldığı gibi, ilim adamları olarak da anlaşılması da oldukça dikkat çekicidir. Buna göre yönetici, aynı zamanda bilge kişi olmalıdır. Zaten Rabbini bilmeyen, halkını tanımayan, ilm-i siyasetten habersiz olan kişilerin yönetim sanatında başarılı olmaları beklenemez. Yüce Rabbimiz, her kademeden sorumluluklarının bilincinde, dirayetli ve bilge yöneticileri başımızdan eksik etmesin. Ayette üçüncü sırada kendilerine itâat etmemiz istenen kimseler emir sahipleridir. Onlar, düzeldikleri zaman toplumun düzeleceği, bozuldukları zaman da toplumun bozulacağı ilim adamları ve idarecilerdir. Onlara da itâat edilmelidir. İlim sahiplerinin verdiği hak fetvalara uyulmalı, idarecilere de meşru çerçevede itâat edilmelidir. İtâat hakta ve hayırdadır. Allâh’a isyan konusunda hiç kimseye itâat edilmez. Emir sahipleri, bizden yani müslüman olmalıdırlar. Müslüman, işlerini kendinden olan kimselere tevdi eder. Onlar da dinin gereklerini yerine getirmekle yükümlüdürler. Onlar iyilik, hayır ve hakta kaldıkları sürece onlara itâat etmek gerekir. Yoldan çıktıklarında ise onları düzeltmek için herkes üzerine düşeni yapmakla yükümlüdür. Elinden hiçbir şey gelmeyen kimse ise, duâ ederek buna katkı sağlayabilir. Îmanın temeli, Allâh’a ve âhirete îman etmektir. Allah ve âhirete îman, kuru bir iddia değildir. Allah ve âhirete îman, ferdî, sosyal ve siyasî hayatında müslümanın davranışlarında kendisini göstermelidir. Ey îman edenler diye başlayan ayet, bir kere daha Allâh’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız ifadesini tekrar ederek müminleri, imanlarının gereğinin yerine getirmeye teşvik ve tahrik etmektedir. Dini yaşamanın kazanımı hem dünyada ve hem de âhirettedir. Allâh’a itâat, Peygamberine itâat, hayır ve hakta olan emir sahiplerine itâat bizim hem dünyamız, hem de âhiretimiz için hayırlıdır. Din ve dünya işlerinin düzene girmesi de buna bağlıdır. Zaten Allah ve Peygamberi bizim hayrımıza olan şeyleri bize emreder, bizim zararımıza olanları da bize yasaklar. Geldiği makamın sorumluluk bilinci içerisinde olan Müslüman emir sahipleri de öyledir/öyle olmalıdır.  Dipnotlar: [1] 35 Fâtır 15. 2 13 Ra’d 7. 3 17 İsra 15. Prof. Dr. Ali Akpınar

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak