Ara

Allah Dostlarından Tavsiyeler

Allah Dostlarından Tavsiyeler

Sivâyı gönlüne koyma

Libâs-ı takvânı soyma

Fâcir ü fâsıka uyma

Öğüdüm tut, azma kuzum

Kıymetli kardeşlerim!

Allah dostlarının en büyük tavsiyesi budur: ‘Size tavsiye ederim ki gizlide ve açıkta, yalnız başınıza iken de insanlar arasındayken de Allah’tan sakınıp takvâ sâhibi olunuz!’ Çünkü Allah (cc), Sem’, Basar, Hayat, İlim, İrâde, Kudret, Kelâm, Tekvin sıfatlarının sâhibidir. O (cc), gecenin karanlığında kara taş üzerindeki kara karıncanın ayağının tıkırtısını bile duyar, görür, bilir. O karıncaya hareket kudretini veren de yine O’dur.

Kişinin kalbinde gizlide ve açıkta Allah korkusu tahakkuk ettikten sonra, ona şu tavsiye edilir: ‘Az yemeyi, az söylemeyi, az uyumayı tavsiye ederim!’ Efendim, az yemek ne demek? Çok oruç tut demek. Az söyle ne demek? Çok zikret demek. Az uyumak ne demek? Çok gece namazı kıl demek. Gece namazının feyzi kalplerimize sinmeli ve gönüllerimizin yumuşamasına vesîle olmalıdır. Bu sâyede ne kadar merhametli, şefkatli, Raûf, Rahîm bir Rabb’in kulu ve yine aynı vasıfta bir peygamberin ümmeti olduğumuzu idrâk etmiş oluruz.

Bilinen menkîbedir: Zâtın birisi geceleri damın başında namaza durur, Rabb’iyle konuşurmuş. Komşusu da damda bir direk var zannedermiş. Birkaç gece komşu damda direği görememiş. Nihâyet gidip hâne halkına ‘Damda dikili bir direk vardı, o direğe ne oldu?’ diye sormuş. Sorusuna aldığı cevap ‘Direk yıkıldı!’ olmuş. Hâne halkı ağlaşmaya başlamış. ‘Niye ağlıyorsunuz?’ diye sormuş. ‘Babamız her gece namaza dururdu, iki rek’atta Kur’ân’ı hatmederdi. Babamız on beş gün oldu vefât etti. Direğimiz yıkıldı’ cevâbı verilmiş. Büyüklerimiz ‘İki nefesinin biri Allah olmayan bizim yol evlâdımız değildir’ buyurmuşlardır.

Şimdi biz, yol evlatlarımıza damda direk olunuz demiyoruz. Ne diyoruz? Verdiğimiz dersleri usûlünce, vaktinde, târifeden çalmadan okuyunuz, şöyle bir ciğerlerinize çekiniz, diyoruz. Mâsiyeti, günâhı terkediniz diyoruz.

Benim küçük bir defterim vardır. Oraya bütün büyüklerin tavsiyelerini yazmışımdır: Mevlânâ’dan, Hâlid-i Bağdâdî’den, Âdâb Risâlesi’nden, Mektûbât-ı Rabbânî’den... Senelerdir hep o notlardan okurum. Bu söylediklerimin hiçbiri kendi sözlerim değil. Ben söylemiyorum, o kıymetli büyükler söylüyor. Büyüklerimiz, gündüzleri sâim (oruçlu), geceleri kâim olmayı tavsiye ediyorlar.

Sâmî Efendi Hazretleri, bir keresinde oruç ve zikrin fazîletlerini şöyle anlatmıştı -sohbette Kılavuz Hafız ve başka pek çok kardeşimiz vardı-: Bir lamba düşünün. Lamba yana yana camı is bağlamış ve içindeki ziyâ artık görünmez olmuş. İşte bu lamba, kalbimizdir. Kalbimizdeki süveydâ-i derûndur. Lambanın isini götürüp temizleyecek olan ise oruç ve zikrullahtır. Zikrullâh şifâu’l-kulûbtur. Demek ki zikir kalp lambasını siliyor, oruç da iyice bir parlatıyor. Önce Allah’tan gizlide açıkta korktuk. Az yedik, az konuştuk, az uyuduk. Oruç ve namaza da güzelce devâm ettik.

‘Dâimâ mâsiyet ve günâhları terk etmeyi, devâmlı olarak şehvetleri terk etmeyi size tavsiye ederim.’ Şehvet ve hasetlik ikisi bir araya geldi mi insanı yoldan çıkarır. Şehvetli bir şekilde kadınla, erkekle dil ile konuşursan dil zinâsı; gözün ile bakarsan göz zinâsı; kulağınla dinlersen kulak zinâsı; elinle tokalaşırsan el zinâsı olur. Bunları yapan insan, çatısı uçmuş eve benzer. Onu örtecek hiçbir şeyi kalmaz. Hayâ perdesi îmânın zarıdır, o giderse îman da gider -maâzallâh-.

‘İnsanlardan gelecek olan her türlü ezâ ve cefâya tahammül etmeyi, sefih kimseler ile avâm-ı nâs ile düşüp kalkmamayı, sâlihlerin sohbetinde bulunmayı size tavsiye ederim.’

İnsanların en hayırlısı, hiç şüphesiz onlara faydası en çok dokunandır, sözün en hayırlısı da az ve öz olandır.[1]

Şimdi bu işittiklerimizi bir bir düşünelim. Bu sözleri bizler hikâye zannediyoruz. Oysa bunlar büyük Allah âşıklarının evlatlarına verdiği önemli nasihatlerdir. Allâh’ınızı severseniz, damda direk mi oluyoruz? Açlıktan karnımıza taşlar mı bağlıyoruz da şikâyetlerimiz hiç bitmiyor? Kendimize bir süs vermişiz, gidiyoruz. Sonra ‘adamız’ diyoruz. ‘Biz olduk’ diyoruz da kendimizi kandırıp duruyoruz.

Cenâb-ı Allah bizleri nefsin, şeytânın elinde oyuncak olanlardan eylemesin. Bizlere şânına yakışır kulluk asâleti, kulluk kuvveti, kulluk irfânı versin. Cümlemizi ehlullâhın tavsiyelerine kulak kabartanlardan değil de kulak verenlerden eylesin. (Âmîn)

Hamd olsun âlemlerin Rabb’i olan Allâh’a!

[1] Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, c. II, s. 8.

Ocak 2020, sayfa no: 34-35

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak