Ara

Açgözlü Tâcir ve Ahlâk

İnsanın içinde yaşadığı her düzen kendi ahlâkını da yedeğinde taşır. Şöyle de söylemek mümkün: Her düzen, kendine hayâtiyet bahşe­den "ilke" veya "ilkeler"in kendi içinde barındırdığı zihniyete gö­re bir ahlâkî yapıyı da oluşturur. O düzenin parçası olarak yaşayan kişilerin o ahlâkî yapıyı, benimsemeseler bile, bir başlarına değiş­tirmeleri zor veya imkânsızdır. Monarşizmin, aristokrasinin, demokrasinin, sosyalizmin ve bun­larla bağlantılı olarak yaşanan iktisâdî dizgelerden her birinin gerek­tirdiği ve kişiyi öyle yaşamaya ve davranmaya zorladığı bir ahlâkî yapı mevcuttur. Sosyalist dizgede yaşayıp monarşizmin gerektirdiği siyâsal davranışı tutturamazsınız; demokratik dizgede yaşayıp anar­şizmin isteri olan tutumu dayatamazsınız. Böyle dayatmalara giriştiğiniz anda, içinde yaşadığınız dizgenin önünde sonunda sizi dışla­masına boyun eğmek zorunda bırakılabilirsiniz. Şimdi, bütün dünyâda bir moda yaygınlığına ulaştırılmış olan demokrasinin de insanlardan talep ettiği bâzı ahlâkî tutum ve davra­nış biçimleri mevcuttur: Rekâbet, ona bağlı olarak bencillik, ona bağlı olarak bireycilik, ona bağlı olarak açgözlülük, ona bağlı olarak oportünizm (fırsatçılık), ona bağlı olarak ilkesizlik ve ona bağlı olarak kişinin kendini ahlâkî kayıtlardan âzâde hissetmesi hâli... Kimilerinin sandığı gibi demokrasi ahlâksızların, ikiyüzlüle­rin, alçakların, mürâîlerin, üçkâğıtçıların, dolandırıcıların, sözün­de durmayanların, emniyeti suiistimâl edenlerin, vurguncuların, soy­guncuların, talancıların, beleşçilerin foyasını meydana çıkaran bir rejim değildir. Bilakis bu tür fırsatçılara hayat ortamı açan bir rejimdir. (Tabiî akıllı insanlar, bizim bu cümlemize bakarak onun mefhumu muhalifinden bizim despotluğu talep ettiğimizi çıkar­maz). İmdi demokratik düzenin gerektirdiği ahlâkî ortam içinde in­sanın mandepsiye (tuzak, oyun) düşmemesi için uyanık olması gerekir. Sadece man­depsiye düşmemek yetmez, mümkünse ve elinden geliyorsa başkalarını mandepsiye düşürmemenin ortamını hazırlamak da gerekir. Aksi takdirde kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz: İnsanlar birbirinin hiffetinden, tecrübesizliğinden, iyi niyetinden, saflığından (saffetin­den) yararlanmanın yolunu arayıp bulur çünkü böyle davranmamak enayilik telakkî edilir. Enayi yerine konulmamak için başkasına enaâyi muamelesi yapmak gerekmektedir. Bütün bunların üstesinden gelebilmek yâni fırsatçılık yapabil­mek, yâni başkasını enayi yerine koymak, yâni başkasını mandepsiye bastırabilmek için acımasız olmak da gerekiyor; hem acımasız, hem muhteris... Fakat yazık ki ihtiras, bizâtihî kendi zaafını da bünyesinde taşıyan bir "niteliktir". İhtiras tamahkâr olmayı gerektirir. Tamahınsa gözü kördür: Küpün içindeki hindistancevizine tamah eden maymun onu oradan çıkarmak için elini küpe sokar ama yumruğunu açmayı akıl edemediği için de mandepsiye düşmüş olur. Hâlihazır kültürün ahlâkıyla beslenmiş açgözlü ticâret erbâbı bu muhteris maymunun konumunda görünmüyor mu?

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak